Önceliğimiz Enerji Verimliliği Olmalı
Önceliğimiz Akkuyu Nükleer Santrali Değil, Enerji Verimliliği, Yenilenebilir Enerji ve Yeşil Şehirlerdir... Mersin-Akkuyu sahasına, sahibi Rusya olan nükleer santral reaktörleri kurulması konusundaki çalışmalar, tüm dünyada yaşanan tereddüt ve vazgeçişlere rağmen ısrarla sürüyor. Yaşanan onca nükleer kaza, felaket ve trajediden sonra (TMI, Çernobil ve en son Fukuşima vb.), nükleer santrallerden vazgeçen, mevcutları durduran, kapatan ve/veya yavaşlatma kararı alan tüm ülkelerle birlikte Türkiye, nükleer santral yapılması konusunda kararını yeniden gözden geçirmeli ve ülkemizdeki sağduyulu tüm nükleer yanlıların bile kabul etmediği bu anlaşmayı iptal ederek, derhal yapımından vazgeçmelidir. Çünkü Rus Akkuyu nükleer santrali, dünyada sahibi Rus, kurulan yer Türkiye olan ve ilk kez denenecek bir nükleer santral projesidir. - Türkiye bedelsiz olarak Akkuyu sahasını Rus kamu şirketine devretti. Rus kamu şirketi, 4 adet VVER-1200 modeli reaktör ünitesi kuracak. Sahanın, santralin, yardımcı tesislerinin ve üretilecek elektriğin sahibi Rus şirketi olacak. Türkiye yalnızca elektrik alacak. Söz konusu anlaşmaya göre Rus Akkuyu Nükleer Santrali, bir ülke sınırları içinde bulunup da, sahibinin başka bir ülke olduğu “dünyanın ilk nükleer santrali” adayı. “Know-how” transferi yok ve olmayacaktır. Yani ülkemize doğrudan Ar-Ge, teknoloji, kalite-güvenlik kültürü, yan sanayi ve istihdam açısından katkısı olmayacaktır. Kesinlikle, “milli” bir enerji santrali değildir. - Nükleer santralin inşası için Rusya’dan kalifiye uzman işçiler ve personel getirilecek. Nükleer santral, Rus personel tarafından işletilecek. Santralin işletilmesinde Türk çalışanların da kullanılması konusunda bir iyi niyet maddesi eklenmiş olsa da, çalıştırılacak Türklerin sayı, oran ve nitelikleriyle ilgili bir şart anlaşmada bulunmamaktadır (örneğin Rus tarafı, sadece yüksek radyasyon seviyesine sahip ekipmanların ve alanların bakımında Türk işçileri tercih edebilir). - Rus Akkuyu Nükleer Santrali’ne yakıt yalnızca Rusya’nın TVEL şirketi tarafından sağlanacak. Anlaşmanın bazı maddeleri süresiz olacak ve Rus yapımı tesisler, Akkuyu sahasında bulunduğu sürece yürürlükte kalacak. Atıkların ne olacağı, nasıl taşınacağı ve nihai depolamanın neresi olacağı hala belirsiz durumda. - Akkuyu için önerilen VVER-1200 modeli reaktör üniteleri, Rusya tarafından henüz yeni geliştirilmektedir. Dünyada “VVER-1200 model bir nükleer reaktör” işletme halinde bulunmamaktadır ve henüz teknik-insani hatalara, kazalara, terörist saldırılara (uçakla saldırı karşısında ABD ve Almanya’daki santrallerin güvenli olmadığı tespit edilmiştir) ve depreme karşı “rüştünü” ispatlamamıştır. Bulgaristan’ın Belene Kenti’nde, Avrupa Birliği’nden lisans ve izin alamadığı için bu reaktör yapımı iptal edilmiş, Bulgarlar da Rusya’nın yanı sıra bir başka AB ülkesinin de bu konsorsiyumda (güven ve teknik kontrol-yeterlilik sağlamak için) yer almasını şart koşmuşlardır. VVER-1200 modelinden önce, Çin’e sattığı bir önceki modelinde, Çin Devleti kendi istediği değişiklikleri ve sistemleri yaptırarak, santrali satın almıştır. Oysa Türkiye ile yapılan anlaşmada Ruslar ne verirse, nasıl verirse santral öyle kurulacaktır. Ruslar’ın Türkiye için önerdikleri VVER-1200 santrali, dünyada hiç lisanslama sürecinden geçmemiştir. Bu yüzden TAEK’in bu model için sadece normal bir değerlendirme değil, aynı zamanda detaylı tasarım incelemesi-değerlendirmesi “design review” yapması gerekmektedir. Halbuki TAEK’in bilindiği ve sıkça belirtildiği üzere “design review” yapacak tecrübesi, uzman kaynakları ve değerlendirmeye esas olacak yeterli yönetmelikleri maalesef bulunmamaktadır. Kaldı ki çok tecrübeli Finlandiya lisanslama otoritesi STUK bile Olkilioto-3 için inşa edilmekte olan AREVA EPR Reaktörü’nün “design review”i için 7 ay ayırmış, fakat 18 ayda zor bitirmiştir. Buna rağmen hem inşaat süreci (en az 5 yıl uzamış), hem de maliyetler (3 milyar € yerine, 8 milyar €), şimdiden çok ciddi katlanmış durumdadır. Türkiye’nin lisanslama işini bilmemesini fırsat bilerek Rus kamu şirketi bu süreci atlatmaya veya geçiştirmeye çalışabilir. - Rus kamu şirketi, anlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden itibaren bir yıl içinde santral inşasının başlaması için gerekli tüm izin ve lisanslar için başvuracaktı. Ancak, hem Rusların santrali 1976 yılında alınmış olan ve artık geçersiz olan “Akkuyu Yer Lisansı” dönemindeki güvenlik etütleri ve santral tiplerine uymadığı için, hem de Ruslar’ın kendilerini de garantiye almaları için yeniden tüm etütleri yapmaları gerekiyor. Görünen o ki, bu hazırlıkları yapmadan, geçici-yeterli-detaylı-sağlıklı olmayan bir etüt çalışmasıyla, anlaşmaya göre hemen lisans izni alınmaya çalışılacaktır. 1 yılda “Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED)” için gerekli saha çalışmalarını tamamlamak için yerli bir “çevre” firması tarafından Akkuyu için hazırlanmış olan, birkaç kez ÇŞB tarafından reddedilen basit, yetersiz, yüzeysel argümanlarla hazırlanmış olan ÇED Raporu’nu (Putin’in 2015’te Türkiye’ye geldiği gün) onaylattılar. - Karşı tarafın (Türkiye’nin) daha önce hiç ticari nükleer santral işi yapmaması nedeniyle tecrübesiz olmasını değerlendirerek, usulen bir “lisans” başvuru yapacaklardır. Bu durumda TAEK ve Enerji Bakanlığı yetkilileri ne yapacaklarını bilemeyeceklerdir. İzin vermek zorunda kalırlarsa da bu izinlerle ilgili çok ciddi kaygılar ve şüpheler oluşacaktır, ki şimdiden hazırlanan ÇED Raporu ile oluşmuş durumdadır. Ancak bu kez acele karar verildiği ve maalesef altyapımız hazır olmadığı için yaşadığımız “hızlı tren” kazası ile karşılaştırılamayacak büyüklükte bir ekolojik-ekonomik felaket-facia ile tüm dünya ülkelerini etkileyebilecek vahim-trajik bir sonuçla karşılaşabiliriz. Bu durum ve benzer onlarca sorunlu-riskli-muğlak, yapılmamış-sağlanmamış konu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Akkuyu Raporu’nda ve AB’nin en son kabul edilen Türkiye Raporu’nda da ciddi kaygılar, tespitler, öneriler dile getirilmiştir. Ekonomik Değil ve Dışa Bağımlıdır - Son ünitesi 2023 yılında devreye girmesi planlanan, ancak Brezilya, Arjantin vb. ülkelerde yapımı 20-28 yıl süren nükleer santralleri düşünürsek en iyi ihtimalle 2030’larda bitirilebilecek nükleer santral, hem ekonomik-fizibıl olamayacak hem de çok daha ucuz ve risksiz güneş, rüzgar, yakıt hücresi, jeotermal vb. enerji kaynakları ile artık rekabet edemeyecektir. O yıllarda yaşayacak olan gelecek nesil, belki de artık nükleer santral, kömür santrali, fuel-oil santrali, doğalgaz santralini bilmeyecek, konuşmayacak, kullanmayacak, sadece babalarının ve atalarının niye bunlarla hem dünyaya, doğaya hem de kendilerine zarar verdiklerini anlamaya-incelemeye çalışacaklardır. Ancak, nükleer santral öne çıkarıldığı sürece, hem yenilenebilir enerji yatırımlarının hem de enerji verimliliği önceliğinin önüne çıkacak ve engelleyebilecektir. - Oysa Rusya’ya 15 yıl boyunca elektrik alım garantisi kapsamında ödenecek olan 71 milyar doların bir kereye mahsus yalnızca yüzde 10’u (7 milyar dolar kadarı) ile hem enerji verimliliği hem de yenilenebilir enerji yatırımları yapılarak, teşvik edilerek, yerli-yenilenebilir enerji kaynaklarımızın, “Ar-Ge”mizin, yerli yan sanayimizin ve binlerce yeni istihdam fırsatı, 2012 Kyoto sonrası karbon yükümlülüklerimizin azaltılması, mevcut finansal-ekonomik krizden çıkılması, hem de dışa bağımlılığımızın, enerji arz güvenliğimizin garanti altına alınması sağlanacaktır. Hükümetin iddia ettiği gibi “dışa bağımlılığımız azalsın, kaynak çeşitliliği sağlansın” amacına hizmet etmeyen bu anlaşma, bizleri ve gelecek kuşaklarımızı tam tersi daha fazla Rusya’ya, tek bir ülkeye tamamen “bağımlı” hale getirecektir. Doğalgaz ve petrol vanalarından sonra maalesef şimdi de nükleer santralin düğmesini Rusya’ya teslim ediyoruz. Sonuç olarak Nükleer teknoloji transferinin olmayacağı, atıkların ne olacağının belirsizliği, bölgenin denetiminin Türkiye’de olmadığı, 15 yıl sonra fiyatının ne olacağı, 4 ünitenin kurulup kurulmayacağı, 15 yıl alım garantisi boyunca 71 milyar dolarımızın Ruslara verileceği, 15 yıllık süre içinde elektrik fiyatlarında artışa neden olacağı, gelecek hükümetlerin-iktidarların anlaşmayı iptal etmesi durumunda karşılıklı yaptırımların belirsiz olduğu, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını artıran bu “anlaşma”nın santral inşaatı henüz başlamadan derhal iptal edilmesi gerekmektedir. Çok hayati ve sonuçları tüm dünyayı, gelecek nesilleri etkileyebilecek bir “nükleer anlaşma” sadece bugün iktidarda olan siyasilerin, teknokratların, bürokratların karar verebileceği “siyasi” bir tercih-karar olamaz. “Yeşil Ekonomi”ye geçişte önceliğimiz, “nükleer santral” yerine enerji verimliliği, enerji etkin teknolojiler, yenilenebilir enerji, dağınık-bölgesel enerji modeli ve sürdürülebilir binalar ile yeşil şehirler olmalıdır. Ä°lginizi çekebilir... 2025, Ä°nÅŸaat Sektöründe Enerji Dönüşümü için Dönüm Noktası Olacak mı?Avrupa genelinde artan faiz oranları ve inÅŸaat maliyetleri, bina sahiplerini 2024 yılında enerji dönüşüm projelerine yatırım yapma konusunda temkinli ... Mekanik Tesisatın Yeni Yüzyılı: Tesisat Sektörünün Dört BileÅŸeniGHÄ°YO'dan okuldaşım, Ä°ÅŸ ve Pazar GeliÅŸtirme Stratejileri Mentoru deÄŸerli dostum Yavuz Can Yazıcı, Four Essentials izlenimlerini yazdı.... ISO 14067 Ãœrün Karbon Ayak Ä°zi Hesaplama ve DoÄŸrulamaSon zamanlarda, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi konusu giderek daha önemli hale gelmektedir. Ä°klim deÄŸiÅŸikliÄŸi, dünya genelindeki birçok ülkeyi etkisi altına almakt... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.