Binalarda Fotovoltaik Enerji Kullanımının Türkiye'deki Potansiyeli
Binalar ve binalarda gerçekleştirilen aktivitelerin ülkemizin enerji tüketiminin yaklaşık yarısına eşit olduğu artık bilinen bir gerçektir. Binaların inşaası için gerekli inşaat malzemelerinin üretimi ve nakliyesi için harcanan enerji eklendiğinde, binalardan kaynaklanan toplam etki çok daha yüksektir. Sürdürülebilirlik açısından bakıldığında binaların tasarım ve işletmesinde alınacak önlemlerin öneminin ne kadar büyük olduğu artık Türkiye’de de anlaşılmış ve son seneler içerisinde çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle bu yönde uygulamaların desteklenmesi sağlanmıştır. Binalarda yenilenebilir enerji kullanımı, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın düzenlediği Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ile 20.000 m2 üzerinde ruhsata esas kullanım alanı olan binalar için şart koşulmaktadır. Ayrıca Yüksek Planlama Kurulu tarafından hazırlanan Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012-2023’te belirtildiği gibi, ticari ve konut binalarının sürdürülebilir bina niteliklerine haiz olması, tüm binalara CO2 emisyon sınırlamasının getirilmesi, toplu konut projelerinde yenilenebilir enerji kullanımının özendirilmesi söz konusudur. Binalarda kullanılabilecek yenilenebilir enerji teknolojileri arasında güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, ısı pompaları, yenilenebilir yakıtlara dayalı kojenerasyon sistemleri gösterilebilir. Binalarda rüzgar enerjisi kullanımı çoğu zaman uygun arazi ve rüzgar hızlarının bulunmaması ve statik limitlerden dolayı problemli ve verimsiz olmaktadır. Isı pompaları doğada bulunan ve güneş kaynaklı ısı enerjisini toplamak için uygun olmakla beraber, yine fosil yakıt kaynaklı elektrik enerjisine ihtiyaç duydukları sürece yüzde yüz yenilenebilir enerji sayılmamaktadırlar. Bina ölçeğinde konejerasyon sistemlerinde kullanılabilecek yenilenebilir yakıtlar ise henüz ülkemizde yaygınlaşmamıştır. Binalarda güneş enerjisi kullanımını incelediğimiz zaman, en çok başvurulan uygulamalar termal ve fotovoltaik sistemler olmaktadır. Termal sistemler, mekan ısıtması ve kullanım sıcak suyu için bağımsız olarak veya başka fosil yakıtla çalışan kazanlarla birlikte kullanılabilmektedirler; ancak sadece kuruldukları binanın ihtiyacını karşılayabilmekte ve bina ihtiyacının mevsimsel olarak değişmesinden dolayı tüm sene boyunca verimli olarak kullanılmaları her zaman mümkün olmamaktadır. Fotovoltaik sistemler, güneş enerjisinden elektrik üretiminde kullanılan modüllerden oluşmaktadır ve dağıtık elektrik üretim sistemi kategorisinde bulunmaktadırlar. Bunun anlamı, binalarda kullanılan bu sistemlerin, elektrik şebekesi ile paralel çalışarak küçük ölçekli bir üretim santrali işlevini yüklenmeleri ve en yakındaki talep noktasına elektrik besleyebilmeleridir. Eğer kurulu oldukları binada elektrik ihtiyacı varsa bunu karşılamakta, bu ihtiyaçtan fazla üretim olması durumunda ise ürettikleri enerjiyi şebekeye vererek diğer binaların ihtiyacını karşılayabilmektedirler. Bu tür dağıtık elektrik üretim sistemleri, sıfır CO2 emisyonu ile çalışmanın yanında, merkezi üretimden ve iletimden kaynaklanan yüzde 40’lar mertebesindeki kayıpları da engellemektedirler. Türkiye’de EPDK tarafından hazırlanan lisanssız elektrik üretimi yönetmelik ve tebliğleri, bu tür sistemlerin binalarda kurulumunu ve üretilen fazla elektriğin dağıtım şebekesine satılarak sistem yatırımının makul bir seviyede geri dönmesini mümkün kılmaktadır. Satın alma fiyatları üzerinde uzun zamandır dönen tartışmalar ve Avrupa ülkelerindeki satın alma fiyatlarının yüksekliğinin örnek gösterilerek yakınılması artık geçersiz bir mazaret olmuştur. Nitekim bu tür sistemlerin desteklenmesi amacıyla verilen satın alma garantileri tüm dünyada hızlı bir şekilde aşağıya çekilmektedirler ve bu da sistem maliyetlerinde ciddi düşüşleri beraberinde getirmektedir. Bu yatırım teşviğinin yanı sıra binalarda fotovoltaik enerji sistemlerinin kurulması birçok açıdan mantıklı ve faydalıdır:
İnce Film Fotovoltaik Fotovoltaik sistemlerin ana bileşeni olan modüllerde, günümüzde iki ayrı üretim teknolojisi mevcuttur. Kristalin modüllerde, dünyada en çok bulunan ikinci element olan silisyum hammaddesinin yüksek sıcaklıklarda saflaştırılması ve kristal formunda katılaştırılması sonucunda üretilen fotovoltaik hücreler kullanılmaktadır. Standart ölçülerde üretilen bu hücrelerin modül camı üzerine dizilerek elektriksel bağlantılarının kurulması ve dış etkilere karşı koruma amaçlı olarak lamine edilmesi sonucunda kristalin modüller meydana gelmektedir. İkinci üretim teknolojisi olan ince film üretiminde ise, taşıyıcı bir yüzey üzerine (cam veya paslanmaz çelik) 1 ila 5 mikron arasında kalınlığına sahip bir film tabakası düşük sıcaklıklarda kaplanmaktadır. Kristalin panellere göre yüzde 97,5 ile 99 arasında daha az malzeme kullanılıyor olması, ince film teknolojisinin en çok dikkat çeken özelliklerinden biridir. Kaplanan malzeme genellikle amorf silisyum (kristal formuna sahip olmayan silisyum), mikrokristalin silisyum, bakır indiyum diselenid (CIS) veya kadmiyum telurid (CdTe) olabilmektedir. Tüm bu malzemelerin ortak noktası, kristalin güneş hücrelerine göre aşağıdaki farkları göstermeleridir:
İlginizi çekebilir... 2025, İnşaat Sektöründe Enerji Dönüşümü için Dönüm Noktası Olacak mı?Avrupa genelinde artan faiz oranları ve inşaat maliyetleri, bina sahiplerini 2024 yılında enerji dönüşüm projelerine yatırım yapma konusunda temkinli ... Mekanik Tesisatın Yeni Yüzyılı: Tesisat Sektörünün Dört BileşeniGHİYO'dan okuldaşım, İş ve Pazar Geliştirme Stratejileri Mentoru değerli dostum Yavuz Can Yazıcı, Four Essentials izlenimlerini yazdı.... ISO 14067 Ürün Karbon Ayak İzi Hesaplama ve DoğrulamaSon zamanlarda, iklim değişikliği konusu giderek daha önemli hale gelmektedir. İklim değişikliği, dünya genelindeki birçok ülkeyi etkisi altına almakt... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.