E.C.A.
200x200 piksel Reklam Alanı

Doç. Dr. Ayşin Sev: 'Yeşil Binalar İlk Etapta Reklam Amacıyla Yapılıyor!..'

Doç. Dr. Ayşin Sev: 'Yeşil Binalar İlk Etapta Reklam Amacıyla Yapılıyor!..'

9 Haziran 2011 | SÖYLEŞİ
6. Sayı (Mart - Nisan 2011)

“Sürdürülebilir Mimarlık” kitabının yazarı Doç. Dr. AyÅŸin Sev, gelecekten umutlu olsa da Türkiye’nin sürdürülebilirlik konusundaki ÅŸu anki uygulamalarını yetersiz buluyor. Sev’e göre YeÅŸil Bina sertifikalarını almanın amacı sadece reklam yapmak olmamalı. DeÄŸiÅŸim için, yatırımcının konuyu içselleÅŸtirmesi ÅŸart.
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr Ayşin Sev, geçtiğimiz senelerde yayınlanan “Sürdürülebilir Mimarlık” kitabıyla, tüm dünyanın gündeminde olan sürdürülebilirlik konusunu kapsamlı bir şekilde değerlendirerek, konuyla ilgili önemli bir kaynağa imza atmıştı. Yine sürdürülebilirlik ve yapılarda enerji verimliliğiyle ilgili önemli konferanslar aracılığıyla bilgi ve düşüncelerini her fırsatta insanlarla paylaşan Sev’le Türkiye’nin, yapı sektöründe sürdürülebilirliğe yaklaşımından Enerji Kimlik Belgesi uygulamasına, dünyadaki sertifikalandırma sistemlerinden Türkiye’deki mimarlık eğitimine kadar pek çok konuya değindik.

Sev, Türk yapı sektöründe sürdürülebilirlik konusuna duyarlılığın gittikçe arttığı görüşünde. “Yatırımcı olarak ilk hedefiniz kısa sürede yatırımınızdan gelir sağlamak değilse, çevre duyarlılığınız varsa bu konunun dışında kalamıyorsunuz” diyor Sev, “O nedenle konu yapı sektöründe tsunami gibi yayılıyor. Gelecekte sadece yeşil, ekolojik binalar prim yapacak.”

Dünya bizi uyarıyor
“Bu belki Türkiye için uzak bir gelecek gibi görünüyor ama dünya bu yolda gidiyor. Avrupa, ABD, Uzakdoğu ülkelerinde ve derken Türkiye’de de duyarlılık uyandı. Uzun bir dönem boyunca çevre duyarlılığı, sosyo-kültürel yapıyla uyum gibi konular gözardı edildi, bilinçsizce, çevresel etkileri çok fazla olan yatırımlar yapıldı ve dünyayı tüm insanoğlu elele vererek kirletti, tüketti. Ama şimdi dünya bizi uyarıyor, üzerindeki tüm zararlı etkileri silkip atmak, bunlardan kurtulmak istiyor. Dünya kendine zarar veren faktörleri yok edip yoluna devam etme gücüne sahip. Geriye kalan çok küçük bir insan topluluğu artık varlığını nasıl sürdürür bilemem. İşte tam bu noktada çevre duyarlılığı uyanıyor, bu konuda belgeseller çekiliyor, kitaplar yayımlanıyor, kongreler düzenleniyor.”

Ufak bir girişim dalgalar yaratabilir
“Türkiye’de şöyle bir yanlış kanı da var. Sanki ben ekolojik bir yapı yapmak istiyorsam o yapıyı tepeden tırnağa, her bir ayrıntısında ekolojik yapmak zorundayım. Bu, tabii hepimizin hedefi ve en ideal durum. Ama bizim gibi ülkeler bir anda bu duruma uyum sağlayamaz. Yani adım adım ilerlemek, hiç ilerlememekten ya da geri gitmekten çok daha iyi. Aslında en ufak önlemlerin bile büyük bir faydası oluyor. O yüzden bu konuda cesaret gerekiyor. Ufak bir girişimle dahi, örnek olmak, dalgalar yaratmak mümkün. Tabii devlet teşviği de çok önemli. Türkiye’de bazı şeyler henüz yasal temellere oturmuş değil ama zamanla oturacak. Mevcut prosedürleri değiştirmek çok kolay değil. Çin’de bile bir gökdelen sıfır enerjili olacak şekilde tasarlanmışken, yasal prosedürlere takıldığı için yapılamıyor. Bunu aşacağız ama Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Gelişmiş ve çevresel sorunlarını büyük ölçüde çözmüş ülkelerde yapılan uygulamalardan örnek almalıyız. İşte bu konuda kullanıcı, yani tüketici desteği çok önemli. Burada kişisel hedeflerden çok toplumsal ve küresel çıkarlar önem kazanıyor. Evrensel bir söz var: Küresel düşün; kişisel hareket et.”

Kişiler hükümetlerden daha duyarlı
Enerji Kimlik Belgesi’nin, sürdürülebilirlik konusunda atılmış en önemli adımlardan biri olduğunu düşünen Sev, kişilerin bu konuya hükümetlerden daha duyarlı olduğunu, daha yasal zorunluluklar getirilmeden birçok binanın ısı yalıtımı için mantolama yaptırdığını belirtiyor ve ilave ediyor: “Tabii bu ilk etapta belli bir maliyeti beraberinde getiriyor. Ama zaman içinde kendini amorti ediyor. Çevresel ve toplumsal yararları da yan etkileri. Bu gibi bireysel girişimler gittikçe hızlanıyor. Bizim toplumumuzda her şey önce ekonomik açıdan değerlendiriliyor. Sosyo-ekonomik yapımızın doğal bir sonucu bu. Zamanla neye göre seçim yapmamız gerektiğini elbirliğiyle öğreneceğiz. Bu daha az benzin yaktığı için daha pahalı bir otomobil almak gibi bir şey. Sadece bizim toplumumuz değil, birçok dünya toplumu tüketim toplumları haline gelmiş durumda.”

Türkiye’de uygulamalar çok yetersiz
Sev, bazı Avrupa ülkelerinin ekoloji konusuna yaklaşımını da şöyle değerlendiriyor: “Tüketim konusunda çok duyarlılar. Almanların yumurta kabuğunu kazımak için spatulaları olduğunu duymuştum. Her şeyi tekrar tekrar değerlendiriyorlar. Zaten ekoloji konusunu da ilk gündeme getirenler Almanlardı. Şimdi artık tüm toplumlar bu konunun peşinden gitmeye başladılar. Yani daha az tüketim, verimli kullanım ve verimli üretim. Bu aşamada yeni yaklaşımlar çok önemli. Ben işin yasal kısmıyla çok yakından ilgilenmek istemiyorum. Uygulamalar ve gelişen teknolojiler açısından bu konuya ilgi duyuyorum. Türkiye’de uygulamalar çok yetersiz. İnsanlar ilk etapta reklam için Yeşil Bina yaptıklarını iddia ediyorlar ama ne kadar bilinçli yapıyorlar? Amaç reklam olmamalı. Bir yatırımcı bunu içselleştirmeli. Bugün, sadece büyük şehirlerde değil, birçok şehirde binlerce yeni inşaat yapılıyor. Kaç tanesinde çevre duyarlılığı var? Kaçı kullanıcıların sağlığını, memnuniyetini dikkate alarak yapılıyor?”

Binalarda çevrecilikten çok, lükse dikkat ediyoruz
“Bizler de tüketici olarak satın alırken, kiralarken, bunları soracağımıza,  farklı konulara dikkatimiz kayıyor. İthal duvar kağıtlarını, döşeme kaplamalarını, göz zevkimize hitap eden mobilya takımlarını, mutfak-banyo takımlarını görmek istiyoruz. Isınmak için ne kadar yakıt harcayacağımızı, duvarlarının yalıtımlı olup olmadığını, hatta bu yalıtım malzemesinin sağlığa zararlı olup olmadığını, duvarların, kapıların, dolapların hangi malzemelerden yapıldığını, nereden getirildiklerini sorguluyor muyuz? Hayır. Bunların öncelikle toplum tarafından talep edilmesi, sorgulanması gerekir ki yatırımcılar da arz etsin piyasaya. Yani arz talep meselesi.”

Mimar, yatırımcıyı maddi olarak ürkütmeyecek çevresel önlemler almalı
“Uygun maliyetlerle bu gerekliliklerin karşılanması gerekiyor ki, işte bugün için yapı endüstrisinin kendini geliştirmesi gereken bir diğer konu da budur; çevresel ürün ve hizmetleri, uygun fiyata sağlayabilmek. Maliyeti yüksek olacaksa haklı olarak yatırımcı bu konuya yanaşmak istemiyor, çünkü daha yüksek fiyata alıcı bulamayacak. Çevresel duyarlılık açısından, gelişmekte olan ülkelerin önündeki en önemli engel bu. İnsanlar bilinçlenmeli ve tedbir almalılar. Bizim mimarlarımız, mühendislerimiz, hatta yatırımcılar da bu konuda çok bilgi sahibi. Teknolojiyi, son gelişmeleri takip ediyorlar fakat karşınızda alıcı bulamazsanız yapabileceğiniz bir şey yok. Aslında maliyete dokunmayacak yani yatırımcıyı ürkütmeyecek, basit önlemler var. Rüzgardan, güneşten yararlanayım, evimin önüne yaprağını döken ağaç dikeyim ki kışın güneş beni ısıtsın ama yazın gölgeleneyim, suyumu güneşle ısıtayım gibi... Bunun ötesinde, suyumuzu arıtıp yeniden kullanalım, atıklarımızı depolayalım, geridönüşüme gönderelim, elektriğimizi kendimiz üretelim gibi beklentilerimiz varsa, zaten bunu bize sunacak yeterli enformasyon ve teknoloji var.”

Tüketecek kaynağımız kalmayacak
Geleceğimizin enerji verimliliğine bağlı olduğunu vurgulayan Sev, tüketim çılgınlığının boyutlarını şöyle değerlendiriyor: “Bugünkü gibi yerin altından çıkaralım, tüketelim ve tüketelim. Nereye kadar? Bu tüketimin başka bir boyutu da var. Fosil yakıt tükettikçe, dolaylı ve doğrudan, atmosferi ve doğayı da kirletiyoruz bir taraftan. İşte küresel ısınma dediğimiz duruma sebep olan da bu. Ayrıca yakın bir zamanda tüketecek bir kaynağımız da kalmayacak. Enerji tüketimi konusunda çok hızlı adım atmak gerekiyor artık. Bugüne kadar alınan önlemlerin hiçbiri yeterli olmadı. Benim için enerji etkinliğinin iki anlamı var. Önce enerjiye olan ihtiyacımızı pasif anlamda azaltmalı, sonra ihtiyacımız olanın mümkün olduğu kadarını yenilenebilir kaynaklardan, doğaya zarar vermeden karşılamalıyız.”

Sürdürülebilirlik geçmişte varolan bir kavram
“Sürdürülebilirlik, bugün için bir trend. Geçmişte zaten doğal olarak varolan bir kavram. Doğa ve tüm canlılar sürdürülebilir bir düzen içinde yaratılmamış olsalardı, varlıklarını binlerce yıldır sürdüremezlerdi. Zaman içinde şehirleşme olgusu, endüstrileşme, teknolojinin bilinçsiz kullanımı ve insan nüfusunun hızlı artışı üretim zincirlerine geleneksel yaklaşımları unutturdu. Suni malzemeler geliştirildi. Bunların insan sağlığına ve doğaya etkisini sorgulamadan kullanmaya başladık. Zaman içinde durum bugünkü halini aldı.”

Gelecekte herkes çevreye duyarlı binalar yapacak
Sev’e göre 1970’lerdeki enerji krizi bu konudaki en büyük eşik: “Kriz bizi tekrar geleneksel tasarım yöntemlerine yönlendirdi. Sade ve basit düşünmeye, elimizdeki kaynakları verimli kullanmaya başladık. Daha doğrusu bunların yöntemini keşfettik” diyor ve sürdürülebilirlik trendinin bir pick noktasından sonra sıradan bir hale geleceğini, çünkü herkesin çevreye duyarlı binalar yapacağını söylüyor.

LEED ve BREEAM, görevlerini yitirecek
Sev, LEED ve BREEAM gibi yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinin de sürdürülebilirliğe bağlı birer moda olduğunu ve istisnalar olsa da büyük oranda reklam unsuru olarak kullanıldığını düşünüyor. Sev’e göre şu anda üreticide ve uygulamacıda farkındalık yaratarak sürdürülebilirliğe katkı sağlayan sertifikalar, şart koştukları standartlar sıradan hale gelince görevlerini yitirecek.

Türkiye’ye özgü bir sistem şart
Sev, her ülkenin kendine özgü özelliklere ve şartlara sahip olduğu için Türkiye’de farklı bir sertifikalandırma sistemi geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor ve konuyu detaylandırıyor: “ABD’deki şartların Türkiye’de aranması çok yanıltıcı sonuçlar çıkarabilir, çünkü koşullar çok farklı. ABD çok daha büyük bir tüketim toplumu. Bir söz vardır: Amerikalılar büyük sever. Evleri büyük, arabaları büyük… Aynı zamanda çok kaynak tüketiyorlar. ABD için geliştirilen LEED, ‘Kullandığınız yapı malzemesini 800 km çaplı bir alan içinden temin edeceksiniz’ diyor. Bir uçtan bir uca 2000 km olan Türkiye için bu 800 km’lik mesafe bile çok uzun. Dolayısıyla yerellik kavramı ülkeden ülkeye farklılaşabiliyor. Türkiye’ye özgü bir sistem şart yani. Ayrıca Türkiye’de bu sistem yaygınlaşacaksa üreticiden malzemeciye kadar sektördeki her pay sahibinin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor.”

Bizim zamanımızda sürdürülebilirlik bilinmiyordu
Sev, son olarak Türkiye’deki mimarlık eğitiminin durumuna değiniyor: “Benim öğrenciliğim sırasında, hiçbirimiz sürdürülebilirlik kelimesini duymamıştık. Ama şimdi durum farklı. Hemen hemen tüm mimarlık bölümlerinde bu konuya ilişkin zorunlu ya da seçime bağlı dersler veriliyor. Ben şuna inanıyorum; değerli hocalarımız mutlaka bu başlık altında olmasa dahi, konularını bu açıdan değerlendirerek öğrenciye bilgi aktarıyorlar. Mesela eğitim binalarını anlatırken, sürdürülebilir eğitim binaları adı altında anlatılması gerekmez. Zaten anlatılan prensipler gerektiği gibi uygulandığında, ders hedefine ulaşmış olur.”

Mimarlık eğitimi interdisipliner olmalı
“Öğrenciye sürdürülebilir bir bina yapmak istiyorsa, işin başından itibaren diğer disiplinlerle ortak çalışması gerektiği öğretilmeli. Örneğin statikçi,  mekanikçi, elektrikçi, tesisatçı... Çünkü bu öyle kapsamlı ve karmaşık bir konu ki, alınan her bir karar diğerlerini domino taşı etkisi gibi etkileyebilir. Dolayısıyla mimarlık eğitimi alırken bu konuda uzmanlaşmak isteyen mimarların kendi alanını ilgilendiren diğer disiplinlerle ilgili, örneğin makine mühendisliği, uçak mühendisliği, aerodinamik tasarım gibi disiplinlerden de ders almalı. Küçük ölçekli bir yapı için bir mimar tek başına yeterli olabilir ama ölçek büyüdükçe bir mimarın tek başına her sorunu çözmesi zorlaşır. Dünyadaki bu tür büyük ölçekli yapı uygulamalarında göreceksiniz ki sadece mimar ve mühendisler değil, botanikçiden sosyoloğa kadar çok büyük bir tasarım ekibi var. Şu anda mimarlık eğitiminde meslekler arası iletişimin önemi vurgulanmıyor ama ileride bu da olacak.”

 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun: "Her Geçen Yıl Ar-Ge Çalışmalarımız ve Yerli Üretimlerimizle Ürün Gamımızı Genişletiyoruz"

Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun, şirketlerinin başarılı performansını, geliştirdikleri yeni ürünleri ve hedeflerini dergimize a...
25 Nisan 2022

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı Sektör Görüşleri

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı konusunda, yapı malzemeleri sanayicilerine, sektörümüzün önde gelen firma temsilcilerine mutabakatın yaratacağı yeni d...
16 Temmuz 2021

Sıfır Enerjili Binalar'a Ulaşmak Hiç Zor Değil

Türkiye'nin sadece binalarda kullanmak için her sene yaklaşık 15 milyar dolar enerji ithal ettiğini dile getiren Zero Build Genel Sekreteri Özgür ...
24 AÄŸustos 2020

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • Ä°klimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.