E.C.A.
COPA

Y.Mimar Çelik Erengezgin: 'Herkes Yeşil Bina Yapma Gayreti İçinde; fakat...'

18 Mart 2011 | SÖYLEŞİ
5. Sayı (Ocak - Şubat 2011)

Yeşil Bina sertifikalandırma süreçlerinin ticarete dönüştüğünü vurgulayan Y. Mimar Çelik Erengezgin, “Hedef, gerçekten sürdürülebilir binalar olmalı!” diyor...
Bugüne kadar, hepsi kendi enerjisini üretebilen 63 enerji mimarlığı projesi gerçekleştiren Y. Mimar Çelik Erengezgin, Diyarbakır Güneş Evi, Muğla Güneş Evi gibi örnek projelere imza attı. Halkın ekolojik binalar ve temiz enerji konusunda bilinçlenmesine büyük katkı sağlayan güneş evi projelerine devam etmeyi planlayan Erengezgin, projesi yeni biten Bursa Güneş Evi’nin yanı sıra İstanbul’un da aralarında olduğu birçok ilde gerçekleştirilecek yeni projelere hazırlanıyor.

Son yıllarda Yeşil Bina projelerinde bir artış olduğunu kabul eden Erengezgin, “Herkes Yeşil Bina yapma gayreti içinde ama maalesef henüz yapabilen yok. Türkiye’ye benim çok da tasvip etmediğim LEED, BREEAM gibi sertifikalandırma sistemleri ithal ettik. Yüzde 30-40 tasarrufa altın madalya veriyorlar. Ben de şakayla diyorum ki; ‘Bizim Diyarbakır Güneş Evi’nde tasarruf yüzde 100, ona ne vereceksin?’ Bir uzay madeni bulman lazım.” yorumunu yapıyor.

Y. Mimar Çelik Erengezgin şöyle devam ediyor: “Burada tuhaf bir yarış, yeşil trendin getirdiği bir para kazanma endişesi ve talebi var. Dolayısıyla bu sertifikalandırma süreci bir ticarete dönüşüyor. Aynı zamanda ifadeler de o kadar muğlak oluyor ki, bazen ‘başvurusu yapılmış bina’ deniyor. Başvuru yapmakla olmaz ki. Ben de giderim herhangi bir yer için başvuru yaparım, sonra da ‘vermediler’ derim. Başvurmam bana ne kazandırır?.. Bu bile reklam konusu olabiliyor.”

“Bir kere insan olarak ne işimiz var bu dünyada? Bunu düşünmemiz lazım. ‘İnsanlar kalabalıklaşıyor, çaresizlikten her şeye saldırıyor’ gibi ifadeler kullanılıyor. Hollandalı Profesör Michael Braungart’ın bir dergide bir röportajını okudum. Oradaki bilgiye göre, dünyadaki karıncaların toplam ağırlığına eşit olmak için insan nüfusunun 30 milyar olması gerekiyormuş. Yani onlar bizim dört katımızmış. Ama karıncalar hiçbir şeyi tüketmeden hayat döngüsü sağlıyor. Bizim de bunu becermemiz lazım. Bunu becerebilirsek, dünyadaki nüfus artışından korkmamıza gerek yok. Karıncalar gibi olabilir miyiz? Kolay değil ama belki öyle olmamız da gerekmez. O istikamette gidiyor olmamız bile çok şey kurtarır. Dolayısıyla bunun bir hedef olmasını kabul edelim derim.”
“Yine aynı yazıda Michael Braungart şöyle diyor: ‘Kuzey ülkelerinin çoğunda evlerin iç hava kalitesi, dışarıdan 3-5 kat daha kötü. Yani sen yalıtım yapıyorum, ekonomi sağlıyorum derken, adam orada ölüyor.’ Yani, amacımız ne? Neyin peşindeyiz? Bunu doğru belirlememiz gerek. Bu yüzden ben vaktiyle, ‘mantolama saçmalıktır’ dedim, kızdılar. Bir kere içerisinin nefes almasını engelliyorsan, yaptığın şey 10 sene enerji tasarrufu sağlasa ne fayda eder? Belki 10 sene sonra adam yaşayamayacak orada. Biraz abartıyorum ama daha iyi anlaşılsın diye.”

Hedef insanca yaşamak
“Hedef insanca yaşamak. Hedef, dünyanın bizle bir bütün olduğunu idrak etmek. Bir aile gibi bütünlükten bahsediyorum. Hangi anne baba çocuğuna bilerek kötülük yapabilir? O yüzden ben bu bütünselliğin peşindeyim. Enerji ve ekoloji eşit değerlerdir. Einstein’ın formülüyle e=mc2. Yani enerji eşittir her şey. Doğa, dünya... Sadece bir faktörle sağlanan eşitlik söz konusu. Enerjinin çok düşük frekans hali maddedir, maddenin çok yüksek frekans hali enerjidir. Bu bütünselliği korumak da bizim görevimiz.”

Kim bozdu ahlakımızı?
“Tüketmeden yaşamak kabil mi? Ya da kendi atıklarımızın döngüsü kabil mi? Bunları araştırmak lazım. Bazen ‘kanalizasyon denen şeyi keşke icat etmeseydi insanlar’ diyorum. Çünkü oraya veriyorsun atığı, sonrasıyla kimse ilgilenmiyor. Bu da bir gün doğal bir tokat olarak bize dönüyor. Ya bir salgın hastalık olarak ya da balıkların soyunun tükenmesiyle. ‘Sen bu atığını burada çözmek zorundasın’ denilse, bir mecburiyet konulsa, bakın neler değişir. Bu konuda çok canlı bir örnek burası, yaşadığım yer. Bundan 10 sene öncesine kadar köydü, mahalle olduktan sonra buraya ne zaman ki çöp kamyonu gelmeye başladı, atık sorunu ortaya çıktı. 30 yıldır ben bu köyde yaşıyorum, daha önce böyle bir sorun yoktu. Nasıl yoktu? Nasıl çözülüyordu? Ufak tefek atıklarda, tavuğun yediği tavuğa, ineğin yediği ineğe veriliyordu, kalanı gübreye dönüştürülüyor, kimisi ekmek fırınında yakılıyordu. Kalan metal atıklar da hurdacıya veriliyor, atık sorunu kalmıyordu. fiimdi ise, sulu yemek atıkları da dahil naylon poşetlerin içinde çöp bidonlarının etrafında küçük bir dağ oluşuyor. Bunu almaya gelen araç petrol tüketiyor. Götürüldüğü yerin canına okuyor. Sonra o çöplerin başına ne geldiğini kimse bilmiyor. Her türlü felakete yol açıyor. Peki, kim bozdu ahlakımızı? Olabilen bir şeyi olamaz hale getirmeyi medeniyet sanıyoruz.”

Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği kuruluyor
“Yeşil Bina çok genel bir çerçeve. Ben bu Yeşil Bina lafını bir iyi niyet olarak, bir yola çıkış olarak kabul ediyorum. Ama oraya gelene kadar ciddi handikaplar var. Bunların tartışılması lazım. Bunların bir denetim örgütüne kavuşması lazım. 3-5 firmanın bir araya gelmesiyle kurulan ticari dernekler, maalesef olması gerekeni temsil etmiyor. Bunun için buradan müjdesini vereyim: Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği kurmak üzereyiz. Bu, benim 8 yıllık rüyamdı. 12 sene önce, Ulusal Ahşap Birliği’ni kurduğumuz zaman fark ettik ki, böyle bir birlik olduğu zaman devlet size danışmaya, sözünüzü dinlemeye başlıyor.”

“Enerji ve Ekoloji Birliği kurulursa, bunun beş ayağı olsun istiyoruz. Birincisi akademik. ‹kincisi bürokratik, o olmadan akademisyenler sadece konuşsalar ne olacak? Üçüncüsü üretici ve uygulayıcılar. Dördüncüsü sivil toplum örgütlenmeleri, Greenpeace de dahil, çok büyük mücadeleler veriyorlar ama tek başına sonuç almaları çok zor. Ve beşincisi gençler. Üreticilerin, akademik ve bürokratik sorunların dışında bağımsız hareket edemeyeceklerini bilmesi lazım. Sivil toplum örgütleri ve gençlerin de dünya adına, çevre adına taleplerinin olduğunu, onun dışına çıkamayacaklarını da diğerlerinin bilmesi lazım. Bizim de onlar adına sanal kurallar yazmamamız şart. Olabileceğin en iyisi için çaba gösterirsek günün birinde karıncaların yapabildiği, çoğalmamıza rağmen doğanın canına okumayan, sadece üretirken değil, tüketirken de canlılığa vesile olan bir doğal döngüye kavuşacağız.”

“Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği’nin tüzüğü bitti, kurucu ortaklar belli. Herkes önemli ve değerli ama başlangıçta 7-8 kişiyi aşmamaya çalışıyoruz. Çünkü bürokratik engeller az kişiyle daha kolay aşılıyor. Çok değer verdiğimiz insanlar olacak bu işin içinde. Ayrıca konunun sekreteryası da çok önemli, zaman ve insan gerektiriyor. Ankara’da önemli bir firma bu hizmetleri üstlendi. Daha sonra tüm kentlerde şubeleri olacak.”

Halkın talebinden daha güçlü bir silah yok
“Aslında burada benim bir amacım daha var. En az 15 senedir, konferanslar, sempozyumlar için koşturuyorum. Birçok insanla tanışıyorum, etrafımda öyle bir bilimsel hale oluştu ki 30 tane ismi sayarım ve enteresandır ki 30’u da birbirini tanımayabilir. Hele Türkiye onları hiç tanımaz. Ama bunlar bu ülkenin evlatları. Dünyada enerjiyi yöneten, dev şirketlerin peşine düştüğü en verimli led lambayı bulan, hidrojenin dünya temsilcisi gibi çok önemli insanlar. Maalesef, ülkemizin genel tavrı bu, bir yarısı diğer yarısını tanımıyor. Yani gücümüzün farkında değiliz. ‹şte birlikte olduğumuz o gün bir özgüven kazanabiliriz. Ve bu deklare edildiği zaman, halkın desteğini çok daha kolay sağlarız. Hep söylüyorum, halkın talebinden daha büyük, daha güçlü bir silah icat edilmedi. Halk bunu istemiyorum derse, ne TOK‹ o beton lahitleri inşa edebilir ne de o uyduruk müteahhitler sahte yeşil siteleri.”
“Buna canlı bir örnek, üçüncü yılına giren Diyarbakır Güneş Evi. Bugüne kadar 25 bin öğrenciye eğitim verildi. Son yerel seçim öncesi, belediye, halkın en çok hangi icraatını beğendiğine yönelik bir anket yapıyor. Sonuç: yüzde 90 Güneş Evi. Bu nasıl bir sağduyu, nasıl bir öngörüdür? fiapka çıkarırım. ‘Bunu da nereden yaptınız, başka yapacak iş mi yok?’ demiyor halk. ‹yi yaptın diyor. Bu nedenle belediye başkanlarıyla görüştüğüm zaman diyorum ki, Güneş Evi eşittir oy, eğer bundan anlıyorsanız. Orada ütüyü nasıl daha verimli yapacağını bile öğreniyor ev hanımı. Bu bir dönüşümdür. Ondan sonra yavaş yavaş, ‘ben niye böyle bir evde yaşamıyorum?’ sorgulamasına girecek. Böyle yaparsa enerjiye 5 kuruş para ödemeden hayatını sürdürebiliyor, bunu görecek.”

Kaynak bol, doğru hareket etmek önemli
“Türkiye’de kaynaktan bol bir şey yok, doğru hareket etmek önemli. Kademe kademe örnekler üzerinden yürünmesi çok önemli. Söylem üzerinden yürünmez. Tabi burada kritik bir şey var, kötü örnek. Benim en büyük korkum bu. Herkes yapsın güneş evi. Ama ‘bu muydu?’ dedirtirsek eğer, o noktada işas eder bu teori.”
“Güneşi Kullanma Hakkı diye bir makalem var, orada yazmıştım: Site yapıyorsun, evlerin hepsi havuza bakıyor. Benim için büyük günah. Havuza bakmak mı günah? Değil, ama hepiniz havuza bakıyorsanız kiminiz kuzeye, kiminiz güneye, kiminiz doğuya, kiminiz batıya bakıyorsunuz demektir. Peki, Güneş nerde? Sen güneşe sırtını dönüyorsun ya da hakim rüzgarı boş ver, ben havuza bakayım diyorsun. Ondan sonra yırtınıyorsun ben yeşil olacağım diye. Böyle temel yanlışlardan yola çıkan yığınla proje var maalesef. Güneşi kullanma hakkı diye bir hak var. Bu insanların belki de ilk hakkıdır. Nefes almak kadar doğal. Buradan yola çıkmak lazım. Dolayısıyla güneş temelli kent planları yapılmak zorunda, sonra da güneş temelli mimari planlar yapılmak zorunda.”

Gerçekten Yeşil Bina yaparsanız, kapıda kuyruk olur
“Yeşil Binaları bir pazarlama aracı olarak görenlere şunu diyorum: ‘Siz projenizi gerçekten yeşil yapabilirseniz, enerjisini üretebildiğini ispat edebilirseniz, reklam vermenize bile gerek kalmaz. Kapıda kuyruk olur’. Biz burada, kendi yaşam alanımızda ekolojik 20 daireli bir yerleşke yapmayı düşünüyoruz dedik, henüz duyuru yapmadan 40 kişi talip oldu. Beklenti bu ve bunu yapabilecek yılların tecrübesini biriktirmiş firmalarımız da var.”

Hedef gerçekten sürdürülebilir binalar olsun
“Açıkçası, Yeşil Bina sertifikalarına çok ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Müracaat ederken para, sertifika alırken para. Nedir bu? ‘Bir para tuzağı mı acaba?’ diyesi geliyor insanın. Ama para mühim değil, önemli olan şan-şöhret diyen firmalara da lazım. Çünkü onlar da aldıkları sertifikayı pazarlıyorlar. Alsınlar, hiç olmazsa yüzde 20-25’lik, hatta yüzde 50’lik şartları yerine getiriyor olsunlar. Ama benim aklımdan herhalde hiç geçmeyecek. Kendi kendilerine, sana da şu sertifikayı verelim derlerse, ‘Buyurun verin onu da asarız duvara’ derim sadece. Ama ben bunu hedeşeyerek yola çıkmam. İnsanlar da salt plaket için yola çıkmasın, hedef gerçekten sürdürülebilir binalar olsun.”
“Türkiye’ye özgü bir sertifika sistemi olmalı. Bu konuda çalışmalar var, duyuyorum. Başta bahsettiğim Uluslararası Enerji Ekoloji Birliği kurulursa onun önemli görevlerinden biri de bu olacak. Norveç için güneş eksenli çok fazla beklenti koyarsanız o sertifikayı kimse alamaz. Ama Türkiye’de güneş eksenli bir sistem olmalı. Türkiye’deki yapılaşma politikasını dikkate alan, kültürel değerleri ve estetiği de koruyan, Türkiye’ye has koşulların, hatta bölge bölge araştırılıp, burada rüzgar, burada güneş, burada su vs. önemli denilerek, o beklentileri de içeren bir sertifikalandırma sistemi lazım. Üç farklı iklim koşuluna sahip, yani kış, yaz, bahar, dünyadaki iki ülkeden biriyiz. Bizim sertifikamız bize uymalı.”

İkna edebilmek için bu kadar proje ürettim
“63. enerji mimarlığı projemi bitirdim. Hepsi kendi enerjilerini üretebilen projeler. Köy çeşmesinden dünyanın en uzun kulesine, kültür merkezinden hastaneye kadar hepsi farklı konseptte. Yabancı uzmanlar, bunun bir dünya rekoru olduğunu birkaç kez söyledi. Hatta bir tanesi, ‘Size çok imkan tanıyorlar galiba Türkiye’de’ dedi. Ben de ‘Tam tersi, imkansızlıktan; yani ikna edebilmek için bu sayıda proje üretmem gerekti.’ dedim, bir şey anlamadı. Diyarbakır Güneş evi 18. projemdi. 21 Haziranda 3. yılı dolacak. Bu süreç içinde 100 bin ziyaretçiyi 25 bin öğrenciyi ağırladı. Muğla Güneş Evi’ni yaptık, birtakım mali sıkıntıları vardı ama şimdi bir ısı pompası firması iştirakiyle bitiyor. Projesi yeni biten Bursa Güneş Evi çok iyi bir örnek olacak. Yaklaşık 450-500 metrekare bir alanı kapsıyor. Aynı zamanda bir enerji müzesi ve bir eğitim merkezi diyebiliriz. Örneğin iki lamba yan yana, ikisinin de saati var. Hangisinin ne kadar sarf ettiği görülebiliyor. Yani deneysel, karşılaştırmalı bir salonu olacak. Konferanslar olacak, eğitimler olacak. En önemlisi, o binada enerjiye hiç para verilmediği görülecek. Renault ve Bosch firmaları bu konuda destek verecek. Diyarbakır’da 100 bin kişiye ulaştıysak, burada bir senede 1 milyona ulaşırız. Enerji Bakanlığı E‹E için benden istenen EB‹TEM Enerji Bilgi ve Teknolojileri Merkezi 5500 metrekare kapalı alanı olan bir bina. Dünyadaki ilklerden olacak. Tüm enerjisini kendisi üretecek ve kanalizasyona atık vermeyecek. Proje çoktan bitti. Sekiz aydır bekliyorduk, belediye ile protokol yeni imza edildi. Bu projeyi de çok önemsiyorum. Çünkü böylece devlet binalarının da bu işi becerebileceği vurgulanacak. ‹stanbul’da da bir projemiz var. Bir sorun çıkmazsa o da gerçekleştirilecek. Kabataş Lisesi’nin bahçesinde yer alacak ve yüzük taşı gibi olacak. Köprüden geçerken, denizden geçerken görülecek. Boğaz akıntısından da enerji üretecek. Sanırım ‹stanbulluların dikkatini temiz enerjiye çekecek. Ayrıca, Balıkesir bir Güneş Okulu istiyor. Yer tahsisi için valilik görüşmeye çağırdı. Özetle 2011’den çok ümitliyim. Galiba yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.”
 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun: "Her Geçen Yıl Ar-Ge Çalışmalarımız ve Yerli Üretimlerimizle Ürün Gamımızı Genişletiyoruz"

Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun, şirketlerinin başarılı performansını, geliştirdikleri yeni ürünleri ve hedeflerini dergimize a...
25 Nisan 2022

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı Sektör Görüşleri

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı konusunda, yapı malzemeleri sanayicilerine, sektörümüzün önde gelen firma temsilcilerine mutabakatın yaratacağı yeni d...
16 Temmuz 2021

Sıfır Enerjili Binalar'a Ulaşmak Hiç Zor Değil

Türkiye'nin sadece binalarda kullanmak için her sene yaklaşık 15 milyar dolar enerji ithal ettiğini dile getiren Zero Build Genel Sekreteri Özgür ...
24 Ağustos 2020

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.