Yük. Mimar Nilay Canbay: 'Yeşil Bina Tasarımı Bir Ekip İşi'
Erzurum AVM, Gordion AVM, Unilever Ofis Binası ve Liberty Sigorta Ofisi gibi Yeşil Bina Sertifikası almış projelerde sürdürülebilir proje yönetimini üstlenen Entegre Proje Yönetim’den Proje Yöneticisi Yük. Mimar Nilay Canbay, Yeşil Bina tasarımının tek kişilik bir iş olmadığını belirterek bir ekip çalışması gerektirdiğini vurguluyor. Aynı zamanda LEED AP olan Canbay, “Örneğin, ben mimarım ve Yeşil Bina konularını oldukça iyi bildiğimi düşünüyorum. Ama Yeşil Bina tasarımında ciddi bir ekip işi ve entegre çalışma sistemi gerekiyor. Yeşil Bina konusunda mekanik, elektrik bilgisi ve altyapısı da gerekli. Ya da test ve devreye alma konusunu genel çerçevesi ile biliyoruz ama işin içine Yeşil Bina girince bir sürü farklı standart ve prosedür söz konusu oluyor. Keza Yeşil Bina’nın enerji performansını ölçmek için yapılan enerji modellemesi de farklı uzmanlık gerektiren bir dal.” diyor. Yeşil Bina danışmanına ve ekibine de büyük iş düştüğünü söyleyen Nilay Canbay, “Hem müşteriye hem de tüm proje paydaşlarına doğru zamanda doğru desteği verebilmek, tüm çalışmalara bire bir katkıda bulunmak ve bu kadar farklı uzmanlık alanı arasındaki koordinasyonu sağlamak gerekli. Yurt dışında müşteriye ‘ben bunları istiyorum, yaptır!’ diyebilirsiniz. Ama bu özellikle ülkemizde doğru bir yaklaşım değil. Eğer, Türkiye’de Yeşil Bina danışmanıysanız, ekip olarak çalışmak, her noktada taşın altına elinizi sokmak, gerektiği durumlarda dokuman dahi hazırlamak zorundasınız.” şeklinde konuşuyor. Yatırımcıların, Yeşil Bina yapmaya en başından karar vermesi lazım Yük. Mimar Nilay Canbay, şöyle devam ediyor: “Türkiye’de Yeşil Bina yapmayı projenin başından düşünen yatırımcı veya grup az. Projeler, ya inşa edilmeye başlamadan önce ya da tasarımcı seçilip proje başladıktan sonra Yeşil Bina’ya dönüştürülmeye çalışılıyor. Tasarımcının seçilmiş olmasının şu bakımlardan dezavantajı oluyor; tasarımcı konuyla alakalı olmayabiliyor ya da Yeşil Bina sertifikalarıyla ilgili kırtasiye işlerinden çekinebiliyor. Bu da hem işverenin hem de danışmanın işini zorlaştırıyor. En doğrusu, yatırımcıların Yeşil Bina yapmaya en başından, tasarımcıyı dahi seçmeden, hatta fizibilite aşamasında karar vermesi ve öyle başlaması.” “‹nşaat aşamasına gelindiğinde işin içine inşaatçı giriyor. Elektrik yüklenicisi, cepheci, mekanik yüklenici işe ayrı giriyor. Bütün bunların koordinasyonunu sağlamak, yaptıklarını denetleyip eksik ya da yanlış yapılan bir şey varsa bunları da rapor halinde sunabilmek gerekiyor. Bunlar bizim proje yönetimi sürecinde de her zaman yaptığımız aktiviteler ama bir Yeşil Bina danışmanının tek başına yapması zor. Bu nedenle bir ekip mantığı içerisinde çalışıp, sürdürülebilir proje yönetimi kavramını özümseyen firmaların gelecekte daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Bizim de tüm amacımız kendimizi sürekli geliştirerek bu işi en iyi şekilde müşterilerimize sunabilmek.” “Türkiye’de inşaat sektöründe, özellikle küçük ve ortak ölçekli yükleniciler çok da nitelikli iş yapmıyorlar. Türkiye’de 15-20 tane dünya çapında iş yapan firma sayabilirsiniz ama her projede de böyle gruplarla çalışamıyorsunuz. Bir de projenin öncesinde kazı hafriyat gibi işler var ki, bu aşamalarda da muhatap olduğunuz insanların konuyla hiç ilgisi yok. Bir kamyoncuya; ‘Kaç kilometre yol gittin? Toprağı nereye döktün? Aracın ne kadar benzin harcadı?’ deyince cevap alamayabiliyorsunuz. Bütün bunlar olayı daha da zorlaştırıp karmaşıklaştırıyor ve Yeşil Bina danışmanının iş yükünü arttırıyor.” Yasal bir zemin olmaması sıkıntı yaratıyor “Türkiye’de bu konuda yasal bir zemin olmaması da sıkıntı yaratıyor. Bina Enerji Performansı Yönetmeliği haricinde bir Yeşil Bina standardı veya teşviki ne yazık ki henüz yok. Bu konuda ÇEDB‹K (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) önemli bir otorite ve elinden geleni yapıyor; ama biraz daha hızlı ve atak davranmak ve devlet desteğini sağlamak lazım. Yoksa yapılan çalışmalar havada kalır.” “Bazı bakımlardan LEED bazı bakımlardan da BREEAM Türkiye’ye daha uygun. ÇEDB‹K’in BRE ile yapmış olduğu bir iyi niyet anlaşması var; BREEAM’in Türkiye’ye adaptasyonu sürecindeyiz. BREEAM Türkiye’ye adapte edilirse daha fazla yaygınlaşacağını düşünüyorum.” Yeşil Bina’nın maliyeti, ne hedeşendiğine bağlı “Amerika’da Yeşil Bina maliyetinin, toplam maliyetin yüzde 1,5’la 3’ü arasında değiştiği söyleniyor. Ama bunlar zaten belirli kalitesi olan binalar. Türkiye’ye gelince, maliyet farkını belirlemek için öncelikle ne hedeşediğinize bakılmalı. Eğer, bir binayı gerçekten A+ bir ofis binası yapmak için yola çıkarsanız, yüzde 1 bile çıkabilir. Örneğin bizim Unilever projesinde olduğu gibi. Biz orada Yeşil Bina olmasaydı dahi aydınlatma otomasyonundan enerji etkin armatür kullanımına, yağmur suyunun toplanmasından havalandırmada kullanılan mekanik ekipmanların belirli bir verimliliğin üstünde seçilmesine kadar birçok kriteri zaten şartnamenin içine koymuştuk. Bu nedenle çok da farklı bir şey yapılmadı. Ekstra olarak güneş panelleri adapte edildi, yağmur suyu deposu büyütüldü, malzeme seçiminde biraz daha ekstra maliyetlerle daha çevre dostu malzemeler seçildi ve bazı elektromekanik iyileştirmeler yapıldı. Böyle olunca da maliyet farkı yüzde 1 bile çıkmadı. Ama sıradan bir apartmanı veya ofisi nasıl Yeşil Binaya dönüştürebiliriz derseniz, orada maliyet farkı hedeşediğiniz sertifika seviyesine göre yüzde 5 de çıkabilir. yüzde 10 da.” Maliyet hesaplanırken, Yeşil Binaların getirileri de göz önünde bulundurulmalı “Bizim birkaç ay önce teknik değerlendirmesini yaptığımız bir otel projesi vardı. Bundan yaklaşık 3-4 yıl önce kojenerasyon koymaya karar vermişler ve maliyetini ne kadar sürede karşılayacağını araştırmışlar. 5 yılda yatırım maliyetinin geriye döneceği ortaya çıkmış. Kojenerasyon yapıldıktan sonra ise yaklaşık 2,5 yılda ilk yatırım maliyetini çıkardığı gibi, bugün şebekeye enerji satıyorlar. Bu da otelin işletme maliyetlerini ve enerji maliyetlerini aşağı çekiyor. Bunun gibi birçok örnek vermek mümkün. Bu tarz farklı ve yenilikçi uygulamalarla işletme ve enerji maliyetlerini aşağı çekebiliyorsunuz. Maliyet hesabı yapılırken tek yönlü bakılmayıp, bunlar da göz önüne alınmalı.” “Bu avantajlara, Yeşil Binaların insanların iş ortamlarındaki motivasyonlarını artırdığını da eklemeliyiz. Çünkü Yeşil Bina’da daha çok günışığından yararlanabiliyorsunuz, daha etkin aydınlatma yapabiliyorsunuz, hava kalitesi daha iyi, ısıtma-soğutma daha iyi, ki bu da geçiş mevsimlerinde hasta olma riskini azaltıyor. Böylelikle çalışanların verimi de artıyor.” Sertifikalı malzeme konusunda sıkıntı var “Türkiye’de Yeşil Binaya uygun çevre dostu yapı malzemesi alternatifi çok değil. Geçmiş projelerimizde konuda sıkıntılar yaşadık. Ama artık üreticiler bu konuya bir şekilde vakıf olmaya başladılar. Bugün Türkiye’nin büyük malzeme üreticilerine gidin, belki 10 tanesinden 9’u ‘malzememizi nasıl çevre dostu malzeme yaparız’ diye araştırma yapıyordur. Bu konu tüm üreticilerin ilgilisini çekti ve çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Ancak, LEED ya da BREEAM sertifikalı malzeme konusunda hala sıkıntı var. Bazı konularda ithal malzeme kullanmak zorundasınız. Bu da tabii ki sertifikaların ‘yerli malzeme kullan’, ‘ülke ekonomisini canlandır’, ‘taşımacılık kaynaklı CO2 emisyonlarını azalt’ söylemleri ile çelişiyor. Bu nedenle de projeler malzeme kredilerinden yüksek puanlar hedeşeyemiyor.” Ülkemize özgü bir Yeşil Bina değerlendirme sistemi, ekonomik ve sosyal konuları da içermeli “Ülkemiz, gelişmekte olan bir ülke olarak, bir yandan çevre korunumu, çevre dostu binalar ve kentler, çevre dostu ulaşım ve CO2 emisyonlarının azaltılması gibi konularda çalışmalar yaparken, madalyonun öteki yüzünde niteliksiz bir yapı stoğu, düşük yaşam standardına sahip bireyler, ekonomik ve sosyal sorunlar ile boğuşuyor. Bu nedenle ülkemizde geliştirilecek bir Yeşil Bina değerlendirme sistemi, çevresel konuların yanı sıra ekonomik ve sosyal konuları da içermeli ve bunlar ‘sürdürülebilir bina değerlendirme sistemleri’ adını almalı diye düşünüyorum. Ülkenin coğrafi ve bölgesel koşullarının göz önüne alındığı bir değerlendirme sistemi olmalı.” “Ancak unutulmamalı ki, ülkemizde birincil öncelik ekonomik ve sosyal refahın arttırılmasıdır ve bu, çevresel refahın artırılmasının önüne geçemez. Konu ile ilgili yasal bir zeminin bir an evvel oturtulması ve uygulanması çok önemli. Türkiye’de, yapı sektörünün, malzeme üreticilerinin ve yatırımcıların bu konulardaki bilincinin artırılması da önem taşıyan bir konu. Sonuç olarak çevre dostu malzemeler, sürdürülebilir enerji sistemleri, yenilikçi projelerin tasarlanması ve uygulanması gibi konularda devletin de desteği ile çalışmalar ve uygulamalar yapılmasıyla ileriki yıllarda konunun gelişeceğini ve küçük ölçekli projelere kadar inebileceğini söyleyebiliriz.” Entegre Proje Yönetim Danışmanlık “Entegre Proje Yönetim Danışmanlık, yatırımcı ve finansör kuruluşlara, inşaat, yatırım ve geliştirme projelerinde proje yönetim, danışmanlık, teknik değerlendirme ve kredi kontrol hizmetleri veren bir firma. Ana hedefi, gerçekleşmekte olan projelerde müşterilerin isteklerini göz önüne alarak proje yönetim hizmetleri sağlamak. Entegre tarafından sağlanan proje yönetim hizmetleri, Uygulama hizmetleri, Danışmanlık hizmetleri ve Yapıtaşı Bilgi Yönetim Sistemi olmak üzere üç başlık altında toplanabilir.” “Yıllardır farklı projelerde farklı müşterilerle çalışan bir proje yönetimi firmasıyız. Müşterinin adına gerek inşaat safhasında, gerek müşteri isterse tasarım safhasında olaya dahil olup öncelikle tasarımın kontrolü, koordinasyonu, işveren isteklerinin projelere eksiksiz yansıtılması, taraşarın bilgilendirilmesi, eksiklerin düzeltilmesi konularında çalışıyor, inşaat sırasında da saha kontrolünden başlayarak, maliyet kontrolünden süreç kontrolüne ve kalite kontrolüne kadar inşaatın kontrol edilmesini sağlıyoruz.” “Proje yönetimi aslında Türkiye için çok yeni bir kavram. 80’lerden sonra yabancı yatırımcıların Türkiye’ye gelmesi ve Türkiye’de nitelikli projelerin hayata geçip inşaat sektörünün ciddi anlamda bir devrim yapmasıyla ortaya çıkmış. Başlarda yabancı orijinli proje yönetim firmaları vardı. Sonrasında da bizim gibi firmalar yabancı yatırımcıya istediklerini sunmaya başladılar. Yurt dışı orijinli firmaların kâr oranları daha yüksek olduğu ve ülke koşullarını iyi bilemedikleri için Türk firmaları proje yönetimi anlamında daha başarılı oluyorlar.” “Entegre olarak çok nitelikli bir ekibe sahip olduğumuzu ve bu işi iyi yaptığımızı düşünüyorum. Projelerimize şantiye odaklı değil, merkez odaklı yaklaşıyoruz. Bütün projelerin merkezde bir yöneticisi oluyor. Bu da projenin daha iyi yönetilmesini, sorunlara hızlı müdahale edilmesini sağlıyor. Hatası minimuma indirilmiş bir inşaat süreci içinse, tasarım safhasında mutlaka olayın içine dahil olmayı arzu ediyoruz. Böylece doğru ve yeterli projelerle daha iyi bir proje ortaya çıkmasına ciddi katkıda bulunuyoruz.” Yeşil Bina çalışmaları “Proje yönetimini yaptığımız projeler arasında Redevco’nun projeleri var. Redevco’nun iki alışveriş merkezi projesinde (Erzurum AVM ve Gordion AVM) sürdürülebilir proje yönetimi yaptık. Erzurum’daki projede, proje yönetimi ile başlayıp inşaat yönetimine döndük. Ankara’daki projede de proje yönetimi faaliyetlerinde bulunduk. Bu projelerle birlikte Yeşil Binalarla da tanışmış olduk. Redevco yurt dışında da bu konularda emek sarf eden bir firma. Türkiye’de de AVM’lerimizi nasıl daha çevreci yapabiliriz derken, BREEAM sertifikasını hedeşeyerek projelere başlamışlar.” “Bu projelerle birlikte o zamanlarda Türkiye’de bilinirliği çok az olan bir kavrama aşina olduk. Bunun arkasından da Unilever Ofis Binası projemiz geldi. Yer arama sürecinden şartnamelerin oluşturulmasına, kriterlerinin belirlenmesine kadar beraber çalıştık. Unilever, sürdürülebilirlik, emisyon azaltımı ve çevrenin korunması konusunda çok ciddi çalışmaları ve taahhütleri olan bir firma. Özellikle fabrikalarında bu konuya çok dikkat ediyorlar. Ofis bazında da böyle bir proje yapmak istediler. Bunu yaparken de hem bir farklılık yaratmak amacıyla hem de ofislerinde de bu taahhütleri başarabildiklerini göstermek için bir sertifika almak iyi olabilir diye düşünüldü. Ofis binaları biraz daha Amerikan standartlarıyla tasarlandığı için de LEED daha uygun geldi.” “Daha sonra Ümraniye’de Liberty Sigorta’nın ofisinin sürdürülebilir proje yönetimini yaptık. Bu projenin farklılığı da LEED’in 3. versiyonu olmasıydı. Bazı kriterler farklı ve zorlaştırılmış olduğundan bizim için de yeni bir deneyimdi. Proje 3. versiyondan sertifika almış Türkiye’nin ilk ve tek projesi. fiu anda da Tarsus’ta bir alışveriş merkezi projemiz var. Hafriyatı devam ediyor, temeli atılmak üzere. O da BREEAM kriterlerine göre tasarlanan ve BREEAM’den ‘very good’ seviyesini hedeşeyen bir Yeşil Bina olacak.” İlginizi çekebilir... Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun: "Her Geçen Yıl Ar-Ge Çalışmalarımız ve Yerli Üretimlerimizle Ürün Gamımızı Genişletiyoruz"Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun, şirketlerinin başarılı performansını, geliştirdikleri yeni ürünleri ve hedeflerini dergimize a... Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı Sektör GörüşleriAvrupa Birliği Yeşil Mutabakatı konusunda, yapı malzemeleri sanayicilerine, sektörümüzün önde gelen firma temsilcilerine mutabakatın yaratacağı yeni d... Sıfır Enerjili Binalar'a Ulaşmak Hiç Zor DeğilTürkiye'nin sadece binalarda kullanmak için her sene yaklaşık 15 milyar dolar enerji ithal ettiğini dile getiren Zero Build Genel Sekreteri Özgür ... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.