Yeşil Bina Dergisi 37. Sayı (Mayıs-Haziran 2016)
46 KAYNAKLAR - Volker Ritter, Forrest Meggers, “Assessment of the Guidelines for Zero-emission Architectural Design”, Institute of Technology in Architecture, Building Systems Group, Switzerland. - Deutsches Institut für Normung e. V. 2010. DIN 5034 Daylight in Interiors. 2007-02. - Wyssen, I, Gasser, L, Wellig, B and Meier, M. 2010. “Chiller with Small Temperature Lift for Efficient Building Cooling.” Proceedings of Clima 2010, Antalya Türkiye. YEŞİL BİNA / HAZİRAN 2016 MAKALE SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Yukarıdaki sonuçlar sadece ısı talebi ile ilgilidir. Bir yapının tasarımı ve işletmesinde konumlandırma, malzeme ve kompakt- lığın etkisinin olduğu görülür. Yapının ısı talebi, bu hususlar ile birebir ilişkili olduğu halde, yeterli bir kaynak sıcaklığı olduğu zaman ısı pompasının ekserji ihtiyacı bunlardan bağımsız olmaktadır. Pasif metotlar kullanan mimarlar ısı tasarruflu yapıları sıkı düzenlemelere ve kanunlara göre tasarlamak duru- munda oldukları için, yapılar estetik açıdan kısıtlı olmak zorunda kalırlar ve buna rağmen yapılar hala CO 2 salımı yaparlar. Pasif metotlar, yapıların şekil ve formlarını kısıtlamalarının yanı sıra kullanılabilecek malzemeleri de kısıtlarlar. Isıl direnci mümkün olduğunca yükseltmek, yoğun bir malzeme kullanımı gerektirir. Örneğin, kalın katmanlı yalıtım veya üçlü camlar. Bu önlemler ise maddi açıdan masraflıdır. Bu çalışmanın amacı, mimarları gereksiz yere pasif metot- lar ile ısı kayıplarını azaltmaya çalışmak yerine aktif metotlar kullanarak CO 2 salımını azaltmaya yöneltmektir. Aktif metot- lar, ısı pompasının sıcaklık taşıyıcısına bağlı olan ekserji talebinin çalışılmasını gerektirir. Şekil 10’da, ısı pompası kaynak sıcaklığının sadece bir kaç derece artırılması ile mimari, konumlandırma ve malzeme kul- lanımının daha önemsiz bir duruma geldiği görülür. Böylece, verimli bir emisyonsuz yapıda asıl önemli olanın, konum, mal- zeme ve kompaktlık değil, ısı pompasının kaynak sıcaklığı ve verimliliği ile bina içinde kullanılan dağıtım sistemleri olduğu ortaya çıkar. Burada en büyük avantajı ise düşük sıcaklıklı ısıtma ve yüksek sıcaklıklı soğutma sistemleri sunar. Ayrıca ısı pompalarının performansları sürekli gelişmekte ve ilk yatırım bedelleri düşmektedir. Gelecek 10-15 yıl içerisinde kazanların ve chillerlerin yerini daha çok ısı pompalarının alacağı tahmin edilmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere ısı pompalarındaki performans artışı, yeni gazların geliştirilmesi, kompresör tek- nolojisindeki gelişmeler, otomasyon sistemlerinin gelişmesi ile olmaktadır. Yeni binaların yanında mevcut pek çok yapı için bile este- tiğini kaybetmeden enerji tasarruflu çalışma fırsatı bulunduğu belirtilmeye çalışılmıştır. Bir başka ifadeyle, mevcut yapılar bile ısı yalıtımı ve ısı pompası teknolojileri kullanılarak ve bina cephesinde yapılacak uygun değişikliklerle düşük emisyonlu binalar haline getirilebilirler. Bir başka husus da ısı pompalarının ısıl kaynaklarının ne olması gerektiği (hava, su, toprak) konusudur. Bu konu aşağıda özetlenmiştir. • Isıl kaynak, toprak: Toprağın ısıl kaynak olarak kullanımı durumunda ısı pompasının verimliliği çok yüksektir. Ancak bu sistemlerin ilk yatırım maliyetleri çok yüksek olmaktadır. Ayrıca yerleşim kısıtlamaları da vardır. Bu nedenle kullanımı sınırlıdır ve bence çok gerekli değildir. • Isıl kaynak, su: Burada atıksular, yeraltı suları, jeotermal sular ısı pompalarında ısıl kaynak olarak suyun kullanımına olanak veren kaynaklardır. Bu tür stabil sıcaklığa sahip suların ısıl kaynak olarak kullanımı durumunda da ısı pom- pasının verimliliği çok yüksektir. Ancak bu kaynaklar oldukça sınırlıdır. Çünkü her yerde su bulmak mümkün değildir. Bu nedenle yaygınlaşma için gelecek vaat etmemektedir. • Isıl kaynak, hava: Hava her yerde bol miktarda ve bedava olarak bulunmaktadır. Bu nedenle ısı pompalarında kulla- nımı en kolay ve en fazla yaygınlaşma potansiyeli olan ısı pompası tiplerini oluşturmaktadır. Ancak hava sıcaklığı yerel konuma ve mevsimlere göre çok değiştiği için ısı pompaları- nın verimlilikleri değişkenlik gösterir ve sezonluk verimlilikleri su ve toprak kaynaklı ısı pompalarına göre daha düşüktür. Örneğin kışın COP değeri 3,0 altına düştüğünde doğalgaz daha avantajlı konuma gelmektedir. Ancak tekonolojideki gelişmeler bu gibi dezavantajları azaltmaktadır. Diğer yandan yukarıda, ısı pompalarının bina içi tesisatlarının “düşük sıcaklıklı ısıtma, yüksek sıcaklıklı soğutma sistemleri” olması durumunda verimliliğin arttığını belirtmiştik. Yani bu sis- temlerde ısı pompası sezonluk verimliliği 80/60 °C ısıtma, 8/13 °C soğutma suyu ile çalışan fan coil sistemlerine göre %40’a varan oranlarda artmaktadır. Ancak her sistemin uygulaması mimari ve birçok diğer kısıta bağlıdır. Ayrıca sekonder devresi gaz olan VRV sistemleri de birer ısı pompasıdır. Ancak “Çevre Dostu Bina” gözü ile bakıldığında, özellikle AB’de, bina içinde fazla miktarda soğutucu gaz dolaştırılması uygun karşılanma- maktadır. Bu nedenle sekonder (bina içi) devresinin su olması tercih edilmektedir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=