Yeşil Bina Dergisi 36. Sayı (Mart-Nisan 2016)

29 YEŞİL BİNA / NİSAN 2016 Optimum Enerji Verimliliği” ile “Yaklaşık Sıfır Enerjili Bina” kavramlarını da getirdi. Türkiye’deki birçok çalışma, mevcut bina- ların maliyet optimum iyileştirilmesi ile -ki bu iyileştirmelerin bilinçli iyileştirmelerle ilk yatırım maliyetini fazla artırmadan da yapılması olası- bina enerji verimliğinde iklim bölgesine ve bina tipolojisine göre ortalama yüzde 30-35 iyileştirme sağlana- bildiğini gösterdi. Ayrıca söz konusu direk- tif 2018’den itibaren binaların yaklaşık sıfır enerjili olmasını, diğer bir deyişle enerji ihtiyacı çok düşük olacak şekilde tasar- lanmış binaların bu düşük enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasını şart koşuyor. Bu tür daha az enerji kulla- nan, yani yüksek performanslı bina elde etmenin yolu entegre tasarım, uygulama ve kullanımda izlemeden geçiyor. Yani tüm yönleriyle bina tasarım, üretim ve işletmesine bütünsel bakmamız gerekiyor. Birinci ve temel olgu, binaların sera gazı salımlarının enerji kullanımıyla ilintili olması. Kullanımı azaltsak bile yukarıda belirttiğim gibi enerjinin yenilenebilir kaynaklardan sürdürülebilir olarak elde edilmesi şart. İkincisi yüksek performanslı binalar, ancak binanın coğrafi ve yerleşimsel konu- muna, iklim koşullarına, bina kullanım şekil ve yüküne, mimari özelliklerine, kul- lanılacak yapı elemanlarına göre yapılacak enerji modellemesini de içeren bütünsel bir tasarımla elde edilebilir. Basitleştirilmiş bir kestirim yöntemi olan BEP-TR kesin sonuçlar veremez. Hele de uygulamada görülen aksaklık ve gevşekliklerin sonucu olarak böyle bir beklentimiz hiç olamaz. Son olarak da tasarımda öngördükleri- mizin işletmede gerçekleştiğini izlememiz, doğrulamamız, kullanıcı davranışlarını ve teknolojimizi bu yönde geliştirme- miz gerekiyor. İlk sertifikasını geçtiğimiz kongremizde verdiğimiz ÇEDBİK Konut 2016 kılavuzumuz da tam bu yaklaşımla hazırlandı. “Çevre Dostu Bina” denildiğinde herkesin aklına gelen ilk ve tek konu “Mantolama”. Bu, yalıtım sektörümüzün başarısı ama yeterli ve tam doğru değil. Bina renovasyonunu, mantolamaya kredi vermek basitliğine indirgeyerek, beklenen kazançları, üstüne para harcayarak da elde edemeyebiliriz. Öncelikle “yalıtım yapılmasın” demediğimin altını çizmek isterim. Bu konuda doğru bilinen yanlışları düzeltmek, bilgi eksikliğimizi gidermemiz gerek. Yukarıda da belirtiğimiz gibi binaları- mızın enerjiyi nasıl kullanacağını ve dav- ranışının nasıl olacağını coğrafi, iklimsel, mimari ve kullanım şartlarına göre tasarım aşamasında modelleyerek gerçeğe yakın kestirmemiz gerekiyor. Mantolama, yalıtım tekniklerinden birisidir ve tasarımda alet çantasındaki araçlardan sadece birisidir. Tek başına gerekli ve yeterli değildir. Hele de Türkiye’de olduğu gibi bu konudaki standart ve yönetmeliklerin eksik ve yeter- siz olduğu durumlarda varılacak sonuç- larla yüksek performanslı bina elde etmek mümkün değildir. Ancak Türkiye’nin iklim bölgelerine uygun doğru standart, yeterli yönetmelik ve tam anlamıyla bütünsel tasarımla hesaplanacak doğru yapı mal- zemeleriyle elde edilebilecek yalıtım doğru yalıtımdır. Dünyanın soğuk iklimlerinde uygulanan tekniklerin, ülkemizin sıcak bölgelerinde kullanılması doğru değildir. Aynı şekilde söz konusu yöntemler, daha soğuk iklime sahip olan Doğu bölgele- rimizde de yeterli olamamaktadır. Kısa- cası doğru çözüm, doğru ve iyi tasarımla mümkündür. Sektörümüzün tasarıma yeterli önemi, zamanı ve parayı vermesi bu başarı için şarttır. Buraya kadar anlattıklarımız yeni yapı- lacak binalarla ilgiliydi. Ancak salımlar konusunda ciddi kazanımlar elde etmek istiyorsak, en büyük potansiyelin olduğu alana, yani mutlaka eldeki bina stoğunun performansının iyileştirilmesine bakmamız gerek. Biz bu konuda Horizon 2020 kap- samında BuildUpon projesiyle 13 Avrupa ülkesi Yeşil Binalar konseyleriyle birlikte yürüttüğümüz projemizle köklü yenile- menin yapıtaşlarını, temel oyuncuları ile biraraya gelerek, yani ortak akıl geliştirerek gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu alanda sağlanabilecek faydanın doğru olarak belirlenebilmesi için bina tipleri, sayıları ve coğrafi dağılımıyla sağlıklı bina envante- rimizin de olması gerekiyor. Sonraki adım- larda da yine yukarıda anlattığımız gibi bütünsel bir yaklaşımla her tip yapı için çözüm önerileri geliştirip uygulamamız, zamanımızı ve paramızı en kısa zamanda sonuç alacak şekilde, yani doğru anlamda ekonomik olarak kullanmamız gerekiyor. ÇEDBİK Mevcut Bina Kılavuzu’nun da bu çalışmalara dayanarak hazırlanacağını söyleyebiliriz. Kısacası küresel Dünya’mızın üzerinde, iklimsel değişiklikler konusu da dahil çok sorunlu bir coğrafyaya liderlik edebilmek için önce içeride yapılacak çok işimiz olduğunu bilmemiz gerek. Çözümler için hep birlikte çalışmamız şart; iş dünyası, kamu, özel, STK, üniversiteler hep bir- likte ortak hareket ederek ve birbirimizi tamamlayarak...

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=