Yeşil Bina Dergisi 33. Sayı (Eylül-Ekim 2015)
23 YEŞİL BİNA / EKİM 2015 işlere ve politikaya karışmasın da” dediler ya, neyse... Ekonomik sistemlerin hepsinin çevre ve toplumla çeşitli sorunları var. Bu kar- şıtlık, kalkınma ve modernitenin çevreyle sorunu varmış gibi gösterilmeye çalışılsa da aslen şimdiki ekonomik modellerin hiçbiri sürdürülebilir değil. Çünkü kay- nakları sınırlı olan bir dünyada sürekli büyüme, sorumsuz ve sınırsız tüketim kesinlikle sürdürülebilir değil. Sorun sadece kapitalist modelde değil, diğerle- rinde de var. Rusya ve Çin bunların yaşa- yan örnekleriyle dolu. İşte Aral Denizi > Gölü> Çölü! İşte Pekin, Şanghay hava kir- liliği sorunları. Ekonomik modellerin tanım ve kapsamlarını ekolojik gerçeklere göre yeniden tanımlamaları gerekiyor. Yeni bir model acilen gerekli. Hem de öyle küçük farklılıklar içeren, uzun sürelere yayılmış düzeltmeler değil, kökten değişimlere, onarıcı ve kısa erimde düzeltici önlemler içeren modellere gerek var. Bir diğer sorun da temelde parasal çıkar ve ilişkilerin ve rant ekonomisinin çarpık sonuçları olarak ortaya çıkan, dayatmacı devlet anlayışıyla birleşerek topluma rağmen gelişme-büyüme gibi savlarla hesapsız projelerle ortaya çıkıl- masıdır. Veya “Biz önce kalkınalım, sonra çevreye bakarız” miyopluğu ile çevreye ve topluma zararı açıkça ortada olan, ekolojiyi hiçe sayan projeleri topluma zorla kabul ettirmeye, oldubittiye getir- meye çalışmak, hem bugün insanlara reva görülen baskılar, hem de gelecek kuşakların elinden alınan yaşam olanak- ları nedeniyle etik değildir ve insan hakla- rına aykırıdır. Hele de bu insanlar torunla- rımızsa... Sadece yatırım bütçesi ve kısa erimli gelir hesaplarıyla insan hayatını ve bölgedeki diğer canlıların hayatını hiçe sayan projelerin zamanı artık geçti. Peki Çözüm Nedir? “Bu çevreciler yüzünden hiç mi proje yapamayacağız?..” Önce elimizde tuttuğumuz dürbü- nün doğru tarafından bakacağız. Çünkü dürbünü ters tuttuğunuzda, gelecekteki sonuçlar gerçeğinden daha küçük görü- nebilir. Ayrıca gelecek, sandığınızdan daha çabuk gelecektir. Önerilen proje- lere daha yakından baktığımızda bugün yaptıklarımızın gelecekteki etkilerini de görüp değerlendirebileceğiz. Yani pro- jenin toplam yaşam döngüsü için fayda maliyet analizi ve değerlendirmesini yapa- bileceğiz. Böylece her adımı dikkatli ve sonuçlarını tartarak atabileceğiz. Bilim insanları yerimiz, hakkımız ve zamanı- mızın daraldığı konusunda yıllardır bizleri uyardılar. Korkulan, artık zamanımızın da kalmadığı yönünde. Doğru paradigma ise Çevre/İnsanlık/ Ekonomi sırasıyla birbirinin içinde yer alan çemberlerin kesişmemesini gerektiriyor (Şekli 2). Hepimiz uzaydaki bu küçük mavi kürenin üzerindeyiz. Gidebileceği- miz başka yer yok. Sorunları bir ülkeden ötekine itelemek veya yapmamız gereken- leri bilip uygulamayı ötelemek de çözüm değil. Yapılacak tüm projelerin çevreye uyumlu, en az zararı verecek şekilde planlanması zorunlu şart. Yapılacak tüm projeler toplum faydası için ve gereken minimum boyutlarda olmalı çevre ve sosyal etki değerlendirmeleri tüm yaşam döngüsü üzerinden yapılmalıdır. Projeler ayrıntılı olarak tartışılabilmeli, gereklilikleri konusunda toplumla demokratik yöntem- lerle anlaşma sağlanmalıdır. Bilim insanlarının raporlarına mutlak kulak vermeli ve anlamaya çalışmalıyız. Artık iklim değişikliğinin getireceği zarar ve yıkım olasılıklarını iş planlarımıza dahil etmemiz gerekiyor. Bu konuyu ciddiye alıp, gelecek planlarımızda bu tür risklerin olabileceğini gözönüne almalıyız. Riskleri gidermek ve oluşmasını önlemek için öne- rilen önlemleri almak zorundayız. Uzun erimli bir savunma ve iyileştirme modeli acilen gerekli. Büyüme veya refah, mut- luluk tanımları içinde bulunulan durumun gerçeklerine göre değişmelidir. Bütün bu resmin içinde belki de en önemli görev, biz bireylere düşüyor. Hem değişimi istemek ve takipçisi olmak hem de tüketici olmaktan, sorumlu ve sınırlı tüketiciliğe ve türeticiliğe evrilmemiz gere- kiyor. Bireysel sorumluluğumuzu biz üst- lenmezsek, ekonomik sistemlerin gerekli değişimleri kendiliğinden üretmeyeceği açıkça görünüyor. Tüm Bunları Yapmazsak Ne Olur? Sorunumuz dünyayı kurtarmak kesin- likle değil. Dünya bizler olmadan da yoluna devam edecektir. Ama o resmin içinde bugün bildiğimiz şekliyle insanlık olamayabilir. Bizlere, yani tek tek hepi- mize çok iş düşüyor. Konu kendi yaşam- sallığımız, kendi çocuklarımızın ve torun- larımızın geleceği olunca iş başa düşüyor. Dikkat ederseniz her şey bizimle başlayıp bizimle bitiyor. Biz tüketmezsek hiçbir ekonomik model üretmeye, üretirken de çevreye zarar vermeye devam edemez. Dileğimiz, tüm dünyanın Paris COP21 toplantısında sera gazı salımlarını kontrol altına almak için kökten bir çözüm üze- rinden anlaşabilmesi ve bu politikaların bir an önce uygulamaya geçirilebilmesi. Belki o zaman zor olacağını bilsek bile torunlarımızın geleceği için biraz olsun umut besleyebiliriz. Doğru Paradigma Dünya Sürdürülebilir İnsanlık Ekonomi Şekil 2
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=