Yeşil Bina Dergisi 31. Sayı (Mayıs-Haziran 2015)
mesi “design review” yapması gerekmek- tedir. Halbuki TAEK’in bilindiği ve sıkça belirtildiği üzere “design review” yapacak tecrübesi, uzman kaynakları ve değerlen- dirmeye esas olacak yeterli yönetmelikleri maalesef bulunmamaktadır. Kaldı ki çok tecrübeli Finlandiya lisanslama otoritesi STUK bile Olkilioto-3 için inşa edilmekte olan AREVA EPR Reaktörü’nün “design review”i için 7 ay ayırmış, fakat 18 ayda zor bitirmiştir. Buna rağmen hem inşaat süreci (en az 5 yıl uzamış), hem de mali- yetler (3 milyar € yerine, 8 milyar € ), şim- diden çok ciddi katlanmış durumdadır. Türkiye’nin lisanslama işini bilmemesini fırsat bilerek Rus kamu şirketi bu süreci atlatmaya veya geçiştirmeye çalışabilir. - Rus kamu şirketi, anlaşmanın yürür- lüğe giriş tarihinden itibaren bir yıl içinde santral inşasının başlaması için gerekli tüm izin ve lisanslar için başvuracaktı. Ancak, hem Rusların santrali 1976 yılında alınmış olan ve artık geçersiz olan “Akkuyu Yer Lisansı” dönemindeki güvenlik etüt- leri ve santral tiplerine uymadığı için, hem de Ruslar’ın kendilerini de garantiye almaları için yeniden tüm etütleri yapmaları gerekiyor. Görünen o ki, bu hazırlıkları yapmadan, geçici- yeterli-detaylı-sağlıklı olmayan bir etüt çalışmasıyla, anlaşmaya göre hemen lisans izni alınmaya çalışılacaktır. 1 yılda “Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED)” için gerekli saha çalışmalarını tamamlamak için yerli bir “çevre” fir- ması tarafından Akkuyu için hazırlan- mış olan, birkaç kez ÇŞB tarafından reddedilen basit, yetersiz, yüzeysel argümanlarla hazırlanmış olan ÇED Raporu’nu (Putin’in 2015’te Türkiye’ye geldiği gün) onaylattılar. - Karşı tarafın (Türkiye’nin) daha önce hiç ticari nükleer santral işi yapma- ması nedeniyle tecrübesiz olmasını değerlendirerek, usulen bir “lisans” başvuru yapacaklardır. Bu durumda TAEK ve Enerji Bakanlığı yetkilileri ne yapacaklarını bilemeyeceklerdir. İzin YEŞİL BİNA / HAZİRAN 2015 31 vermek zorunda kalırlarsa da bu izin- lerle ilgili çok ciddi kaygılar ve şüphe- ler oluşacaktır, ki şimdiden hazırlanan ÇED Raporu ile oluşmuş durumdadır. Ancak bu kez acele karar verildiği ve maalesef altyapımız hazır olmadığı için yaşadığımız “hızlı tren” kazası ile karşılaştırılamayacak büyüklükte bir ekolojik-ekonomik felaket-facia ile tüm dünya ülkelerini etkileyebilecek vahim-trajik bir sonuçla karşılaşabiliriz. Bu durum ve benzer onlarca sorunlu- riskli-muğlak, yapılmamış-sağlanma- mış konu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Akkuyu Raporu’nda ve AB’nin en son kabul edilen Türkiye Raporu’nda da ciddi kaygılar, tespitler, öneriler dile getirilmiştir. Ekonomik Değil ve Dışa Bağımlıdır - Son ünitesi 2023 yılında devreye gir- mesi planlanan, ancak Brezilya, Arjan- tin vb. ülkelerde yapımı 20-28 yıl süren nükleer santralleri düşünürsek en iyi ihtimalle 2030’larda bitirilebilecek nükleer santral, hem ekonomik-fizibıl olamayacak hem de çok daha ucuz ve risksiz güneş, rüzgar, yakıt hüc- resi, jeotermal vb. enerji kaynakları ile artık rekabet edemeyecektir. O yıllarda yaşayacak olan gelecek nesil, belki de artık nükleer santral, kömür santrali, fuel-oil santrali, doğalgaz santralini bil- meyecek, konuşmayacak, kullanma- yacak, sadece babalarının ve atalarının niye bunlarla hem dünyaya, doğaya hem de kendilerine zarar verdiklerini anlamaya-incelemeye çalışacaklardır. Ancak, nükleer santral öne çıkarıldığı sürece, hem yenilenebilir enerji yatı- rımlarının hem de enerji verimliliği önceliğinin önüne çıkacak ve engel- leyebilecektir. - Oysa Rusya’ya 15 yıl boyunca elekt- rik alım garantisi kapsamında ödene- cek olan 71 milyar doların bir kereye mahsus yalnızca yüzde 10’u (7 milyar dolar kadarı) ile hem enerji verimliliği hem de yenilenebilir enerji yatırım- ları yapılarak, teşvik edilerek, yerli- yenilenebilir enerji kaynaklarımızın, “Ar-Ge”mizin, yerli yan sanayimizin ve binlerce yeni istihdam fırsatı, 2012 Kyoto sonrası karbon yükümlülükle- rimizin azaltılması, mevcut finansal- ekonomik krizden çıkılması, hem de dışa bağımlılığımızın, enerji arz güven- liğimizin garanti altına alınması sağla- nacaktır. Hükümetin iddia ettiği gibi “dışa bağımlılığımız azalsın, kaynak çeşitliliği sağlansın” amacına hizmet etmeyen bu anlaşma, bizleri ve gele- cek kuşaklarımızı tam tersi daha fazla Rusya’ya, tek bir ülkeye tamamen “bağımlı” hale getirecektir. Doğalgaz ve petrol vanalarından sonra maalesef şimdi de nükleer santralin düğmesini Rusya’ya teslim ediyoruz. Sonuç olarak Nükleer teknoloji transferinin olmaya- cağı, atıkların ne olacağının belirsizliği, bölgenin denetiminin Türkiye’de olma- dığı, 15 yıl sonra fiyatının ne olacağı, 4 ünitenin kurulup kurulmayacağı, 15 yıl alım garantisi boyunca 71 milyar dola- rımızın Ruslara verileceği, 15 yıllık süre içinde elektrik fiyatlarında artışa neden olacağı, gelecek hükümetlerin-iktidarla- rın anlaşmayı iptal etmesi durumunda karşılıklı yaptırımların belirsiz olduğu, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını artıran bu “anlaşma”nın santral inşaatı henüz başlamadan derhal iptal edilmesi gerekmektedir. Çok hayati ve sonuçları tüm dünyayı, gelecek nesilleri etkileyebilecek bir “nük- leer anlaşma” sadece bugün iktidarda olan siyasilerin, teknokratların, bürokrat- ların karar verebileceği “siyasi” bir tercih- karar olamaz. “Yeşil Ekonomi”ye geçişte önceliğimiz, “nükleer santral” yerine enerji verimli- liği, enerji etkin teknolojiler, yenilenebi- lir enerji, dağınık-bölgesel enerji modeli ve sürdürülebilir binalar ile yeşil şehirler olmalıdır.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=