Yeşil Bina Dergisi 30. Sayı (Mart-Nisan 2015)

24 YEŞİL BİNA / NİSAN 2015 RÖPORTAJ oluşturucu projeler yapmalı ve malzeme- ler kullanmalılar. Mesela binaların içinde ağır metal içeren boya kullanmamalılar. Kendi aileleri yaşayacakmış gibi bina yap- malılar. Türkiye’de milyonlarca dairenin dönüşmesi lazım. Bu da inşaat sektörü- nün uzun yıllar devam etmesi anlamına geliyor. Yarın yıkacağımız veya depremde çökecek binalar yapmamalıyız. Yeşil alan- ları, spor tesisleri, yürüyüş yolları olan şehirler yapmaya gayret etmeliyiz. Evlerin hapishaneye dönüştürülmemesi gereki- yor. Biz Bakanlık olarak belediyelerle bu konulara özen göstermeye çalışıyoruz. Herkes bu özeni gösterirse daha yaşa- nabilir ve kaliteli bir çevre oluştururuz...” Tarihi miras ne olacak? “Bir laf vardır; ‘Yarım hoca dinden, yarım kasap candan eder’... İklim deği- şikliğiyle ilgili konuyu yarım okuyanlar bazı şeyleri anlayamıyorlar. Atmosfere atılan karbondioksit ancak elli yılda yok oluyor. Yani Avrupa ülkeleri ‘sera gazını azaltın’ diyor fakat kendilerinin yarattığı tarihi miras ne olacak? Şu anda dahi Avrupa ülkeleri bizim saldığımız sera gazının iki buçuk katı fazlasını salıyorlar. Bu, ben de bir şey yapmayayım demek değildir. Doğa bizimse, bizim de taşın altına elimizi koy- mamız lazım ama onlar da kirlettiklerinin bedelini ödemek zorundalar. Az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelere katkı vermek zorundalar. Sular yükseliyor, iklim bozu- luyor, kuraklık yaşanıyor, kaynaklar tahrip ediliyor. Hep birlikte dünyayı daha kaliteli, daha yaşanabilir hale getirmeliyiz...” Bir kalem daha var; o da çevre... “Sanayicimizin su yoğun endüstriye son vermesi lazım. Türkiye su fakiri bir ülke. Su yoğun bir sanayi Türkiye’ye uygun değil. Küresel ısınmadan dolayı bir kuraklık olduğu zaman ciddi şekilde darboğaz yaşarız, yaşıyoruz da. Dolayı- sıyla yatırımcılarımız su yoğun bir yatı- rımı çok iyi düşünmek zorunda. Deniz kenarlarında deniz suyunun kullanımının yolu aranmalı. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz. Deniz suyunu çeşitli ülkeler çok iyi bir şekilde kullanıyorlar. Bizim gibi ülkeler de kullanmalı. Sanayicimiz artık enerji yoğun, su yoğun sanayiden kaçınmalı. Ve suyu, enerjiyi kullanırken verimli kullanmanın yollarına odaklan- malı. Hem çevre hem de dünyayla reka- bet etmek için bu şart. Dünya ticaretinde artık karbon salımı, su ve enerji tüketimi, atık yönetimi konuları da dikkate alınıyor. Dolayısıyla herkes ekonomiyi, kalkınmayı düşünecek fakat yanına bir kalem daha koyacak, o da çevre...” Vatandaş, soluduğu havanın kalitesini bilmeli “Bakanlık olarak artık 81 ilin hava kali- tesini 86 noktada anlık olarak izliyor ve bu verileri sansürsüz olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz. Geçmiş yıllarda hava kirlili- ğiyle ilgili veriler ancak bir gün öncesine aitti. Örneğin havanın ‘dün’ kirli olduğu duyurulurdu. Fakat yaptığımız çalışma- larla bunu anlık olarak kamuoyuna sunu- yoruz. Uluslararası normlarda yapılan bu izleme faaliyetlerini sene içinde 330 noktaya çıkartacağız. Soluduğu havanın kalitesini bilmek, vatandaşın en tabii hak- kıdır. Dünyada iç veya dış ortamdaki hava kirliliğinden yılda 6 buçuk milyon insan ölüyor. Dolayısıyla vatandaşımıza kaliteli hava solutmak zorundayız. Ne kadar kali- teli hava, o kadar sağlıklı yaşam; ne kadar kirli hava, o kadar erken ölüm veya sağlığa yapılan harcama demektir...” Çalışmalarımızın merkezinde “İnsan” var “AB projelerine çok önem veriyor ve otuzun üzerinde AB projesi yürütüyoruz. Suyumuzda, havamızda, toprağımızda, Avrupa kalite standardını yakalamayı hedefliyoruz. Bu noktada Türkiye’de çevre ve sanayi sektörü oluşturmak isti- yoruz. Mesele lastiklerin yüzde 85’ini top- latıyoruz ve halı saha veya koşu yolları yaptırıyoruz. Yürüyüş yolu, bisiklet yolu, donatı alanı olmayan kentsel dönüşüm projelerini onaylamıyoruz. Engelli kardeş- lerimizin hayatını kolaylaştıracak çözüm- lere odaklanıyoruz ve yatırımcılardan bunlarla ilgili çözümler üretmesini talep ediyoruz. Çünkü çalışmalarımızın mer- kezinde insan var. İnsan için çalışıyor ve projeler üretiyoruz. Havamızı, suyumuzu ve toprağımızı bu noktaya getirmek için belediyelerimizi, sanayicilerimizi, yatırım- cılarımızı yönlendiriyoruz...” Plastik geri dönüştürülmeli “Önümüzdeki günlerde bir tebliğ yayınlayacağız. Sanayi tesisleri artık sal- dığı karbondioksit emisyonunun hesap- lamasını yapacak ve biz de doğrulayaca- ğız. Bununla ilgili uluslararası normlarda firmalar oluşturacağız. Bir sürü çevre mühendisimiz ve mühendisimiz var. Bu hesapları ille de devlet yapacak değil. Bu alanda özel sektör yaratmayı hedefliyo- ruz. Her şey devlet eliyle yürümez. Devlet yöneticilik yapar, işletmecilik yapmaz. Yıl- lık yaklaşık iki buçuk milyar TL’lik ambalaj atığı ve plastiğin geri dönüştürülmesinden Türkiye ekonomisi gelir elde ediyor. Bu oranı artırmak istiyoruz. Bu kaynak neden beş milyar dolara, on milyar dolara çıkma- sın? 76 milyon nüfusa sahip Türkiye’de bu çok rahatlıkla başarılabilir...”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=