Yeşil Bina Dergisi 16. Sayı (Kasım-Aralık 2012)

YEŞİL BİNA / ARALIK 2012 GÖRÜŞ 42 B uzul çağının yaklaşık 2.500.000 yıl önce başladığını, kutuplarımızı tamamen örten buzdan takke - lerin 12 bin ila 50 bin yıllık periyotlarda büyüyüp küçüldüğünü, en son geri çekil - menin ise 10 bin yıl kadar önce, ama altı aylık bir zaman diliminde gerçekleştiğini söylüyor bilim adamları... Yani biraz değil, hayli hızlı olmuş geçiş dönemi... Dünya’nın güneş etrafındaki ve güne - şin ait olduğu galaksinin etrafındaki yörüngesinde meydana gelen değişik - likler ile zaman zaman çoğalan güneş lekeleri ve manyetik kuzeyin alt üst olma - sına kadar giden eksen kaymaları, buzul çağına geçişleri doğuran nedenler olarak yer almakta. Çatalhöyük yerleşimi tam da o tarihe denk geliyormuş meğerse... Buz çağında ilk göçlerin Orta Asya’dan yola çıkıp Bering Boğazı buz köprüsü üzerinden Amerika ve Asya kıtasına dalgalar halinde üç ayrı zamanda gerçekleştiği ve ilk göç dalgasının 15 bin sene öncelerinden baş - ladığını, çok geniş bir araştırmaya daya - narak Nature Journal America dergisi son aylarda yayınladı. DNA’larına kadar didiklenen Kızılderililerle, Orta Asya ve de Anadolu kavimlerinin aynı kökten geldi - ğinde artık tereddüt yok; ama konumuz o değil... Bir öncekiler de o uzun süreçte, “buz - ların yayılması ve geri çekilmesi” biçi - minde farklı periyotlarda tekrarlanıp dur - muş. Bu arada, dünya üzerindeki birçok göl de buzulların üzerinde hareket ettiği kayaçları oyarak açtığı çukurlarda oluş - muş. Sadece eriyen buzullar nedeniyle değil, tam tersine, buz yüzünden ağırla - şan kıtaların batması yüzünden de deniz seviyesi bir alçalmış bir yükselmiş. Yani gezegenimizin kafası biraz karışıkmış. Şimdilerde yine; “Buzul Çağı henüz sona ermemiş olabilir ve soğuk dönemin izleyeceği geçici bir sıcak dönemde yaşı - yor olabiliriz!” diyor bilimadamları. Öte yandan, “daha önce de olduğu gibi buz örtüsü yavaş yavaş bütünüyle ortadan kal - kabilir ve kutup bölgeleri bir gün yeniden ısınabilir” de deniyor. Böyle bir durumda okyanusların su düzeyi yaklaşık 15 metre yükselecekmiş, müjdeler olsun!.. Ezcümle; bir ısınmış, bir soğumuşuz... Yoksa dünyamızın huyu mudur nedir bu küresel ısınma?.. İnsan katkısının önemi makarnada bir “sos” kadar bile değil mi yoksa?.. Yani, bu kadar kolay mı kurtul - mak günah keçisi olmaktan?.. Temel sorumuz bu olsun!.. Az biraz dalalım derinlere... Davranışlarımıza yön veren üç temel dürtü vardır. “Saygıdan, sevgiden ya da korkudan” yaparız ne yaparsak... “Bil - giden” ise nadiren!.. Küresel ısınmanın sebep ve sonuçlarına ilişkin yıllardır sür - dürülen tartışmalara bir ucundan dahil olduğumda, benimki de dahil genel kanaat, ilk akla gelen sebeplerden ötürü, yani kendi ellerimizle kurguladığımız bir geleceğe dört nala koşmakta olduğu - muzdu. Ara sıra farklı sesler de duyulmuyor değildi. Özellikle “Petrol tüccarlarının uydurması!” diye göz ardı edilen bir sav vardı. “Tüm petrolü doğalgazı yaksanız, dünyanın bu kadar ısınmasına yol aça - mazsınız!” diyorlardı. Hani ucunda bir menfaat var gibi ya!.. Hemen suçlandılar, “Enerji lobisinin dedikodusu !” damgasını yediler. Şimdilerde, bir başka bilimsel dedi - kodu var. Farklı kaynaklardan da, bu savı destekleyecek bilgi akışı var. Birkaç hatırı sayılır uzmandan yorum talep ettim o yüzden. Mağmadaki olağandışı hareket - lilikten bahsediliyor. Küresel ısınmayı da önemli ölçüde ona bağlıyor son bilgiler. Eksen kaymasındaki yeni hareketlenmeye dikkat çekiliyor. Binlerce asırdır süregelen Küresel Isınmaya Ters Köşeden bir Bakış... Y. Mimar Çelik Erengezgin www.erengezgin.net

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=