Yeşil Bina Dergisi 12. Sayı (Mart-Nisan 2012)
YEŞİL BİNA / NİSAN 2012 51 bir hedef konulmasını önemsiyor ve des- tekliyorum. Sanayi ve hizmetler sektöründe enerji yoğunluğunu ve enerji kayıplarını azalt- mak, Türkiye’nin hedefleri içinde yer almaktadır. Binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını azaltmak; yenilene- bilir enerji kaynakları kullanan sürdürüle- bilir çevre dostu binaları yaygınlaştırmak ve enerji verimli ürünlerin piyasa dönü- şümünü sağlamak, önümüzdeki on yılda yaşanacak değişimler arasındadır. Enerji Verimliliği Strateji Belgesinde elektrik üretim, iletim ve dağıtımında verimliliği artırmak, enerji kayıplarını ve zararlı çevre emisyonlarını azaltmak ile motorlu taşıtların birim fosil yakıt tüke- timini azaltmak, kara, deniz ve demir yollarında toplu taşıma payını artırmak ve şehir içi ulaşımda gereksiz yakıt sarfi- yatını önlemek, kamu kesiminde enerjiyi etkin ve verimli kullanmak gibi çok önemli hedefler yer almaktadır. Bu strateji belgesinin tüm hiyerarjik katmanlarda benimsenmesi ve toplumsal duyarlılık içinde uygulanması gerekliliği- nin altını çizmek istiyorum. Bu amaçla stratejilerinizi oluştururken “Enerji Verim- lilik Strateji” belgesini bir okumanızı iste- dik. Strateji Belgesinde yer alan diğer bir gelişme de “Enerji Verimliliği Bilinç Endeksi” geliştirilmesidir. Toplumdaki enerji kültürünün ve verimlilik bilincinin gelişimini izleyebilecek bir endeks, ölçme yöntemleri ile birlikte tanımlanacak ve uygulama planı hazırlanacağı belirtilmek- tedir. Endeksin 2013 yılında uygulama sokulması hedeflenmiştir. Geleneksel iş modelleri ve alışılagelmiş satın alma prosedürleri, yerini tedarik zin- cirlerinin yönetildiği, enerji bölümlerinin stratejileri takip ettiği ve süratle değişen düşük karbona dayalı ekonomi modelleri- nin benimsendiği bir yolda ilerlemekteyiz. Şirketlerdeki enerji bölümleri de iki daldan yol alacaklardır: Bunlardan biri operas- yonel yönetim, diğeriyse hızla değişen stratejik modeller... ulaştırma sektörünün bu süreçte başlıca rolü oynayacağı açıktır. Taşımacılığın en ağırlıklı olarak gerçekleştiği tür olarak karayolları, ulaştırma sektöründen kay- naklı CO 2 emisyonlarında en yüksek paya sahiptir. Orta vadede, “Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımında kayıp/kaçakların asgari seviyeye indirilmesi ile “Enerji Verimli- liği Kanunu” çerçevesindeki destekleme imkânlarının artırılması; talep tarafı yöne- timi, yüksek verimli kojenerasyon ve yalı- tım gibi uygulamaların yaygınlaştırılması beklenmektedir. Ayrıca, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimi içindeki payı- nın artırılması, Sanayi Stratejisi Belge- sinde de yer almaktadır: “Enerji verimli- liğinin artırılması, hem daha az enerji ile daha çok üretim yapılmasını sağlayacağı ve sanayi maliyetlerini düşüreceği için, hem de zararlı gazların salımını azaltacağı için önem arz etmektedir.” Ayrıca enerji verimliliği hususunda alınacak tedbirlerle 2020 yılına kadar sanayide, binalarda ve ulaştırma sektöründe daha az enerji kul- lanımının sağlanması öngörülmektedir. Bu kapsamda kısa vadede aydınlatma, yalıtım, ulaşım ve elektrikli cihazlarla ilgili olarak yürütülen enerji verimliliği çalışma- larının sürdürülmesi; mevcut santrallerde yeni teknolojiler kullanılarak verimin yük- seltilmesi ve üretim kapasitesini artırmak için yapılan rehabilitasyon çalışmalarının tamamlanması; yüksek verimli kojene- rasyon uygulamalarının yaygınlaştırılma- sının sağlanması” Strateji Belgesinde yer almaktadır. Enerji verimliliğine ilişkin ikincil mev- zuat çalışmaları tamamlanmış olup, enerji verimliliğini ve tasarrufunu artırmaya yönelik etkin mekanizmalar kurulacağı ve bu kapsamda, KOBİ’lerin enerji verimliliği konusundaki eğitim, etüt ve danışmanlık hizmetlerinin destekleneceği hedefler arasındadır. Enerji Verimliliği Strateji Belgesinde “Düşük Karbon Ekonomisi (DKE) ya da Düşük Fosil Yakıt Ekonomisi (DFYE) kav- ramları, biyosfere en az düzeyde sera gazı (özellikle karbondioksit) salımının sağ- lanabildiği ekonomileri tanımlamak için kullanılmaktadır. İklim değişikliğine yol açan sera gazı salımının azaltılması süre- cinde önemli bir araç olarak değerlendiri- len DKE konseptine göre, ağır sanayinin faaliyet gösterdiği ve yoğun nüfuslu ülke- ler, karbon-yoğun ülkeler olarak addedil- mekte ve söz konusu ülkelerde, mümkün olduğu ölçüde “sıfır karbon toplumu”na geçilmesi, enerji verimliliği ile yenilene- bilir enerjiye dayalı ekonomik modellerin hayata geçirilmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda, DKE’lerin amacı ima- lattan tarıma, ulaştırmadan elektrik üreti- mine pek çok sektörde düşük emisyonlu teknolojiler kullanılarak enerji ve ham- madde üretilmesi ve böylece söz konusu enerji ve hammaddelerin tüketildiği alan- larda verimliliğin sağlanarak bu alanların atıklarının da geri dönüşüm ya da berta- rafının en az düzeyde sera gazı emisyonu salımı ile gerçekleştirilebilmesidir. Nük- leer Enerji ve Karbon Yakalama ve Depo- lama (NEKYD), DKE’lere geçiş sürecinin başlıca araçları olarak görülmekle birlikte, her iki yöntemde de yenilenebilir olma- yan kaynakların kullanılmasına devam edilmesi ve özellikle NEKYD teknolojileri- nin güvenilir bir şekilde uygulanmasında yaşanan belirsizlikler ile maliyet sorunla- rının da dikkate alınması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kulla- nılması bağlamında ise yüksek maliyet ve verimsizlik endişelerinin göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır. Yapılan projeksiyonlarda Türkiye’de 2023 yılına gelindiğinde GSYİH başına tüketilen enerji miktarının (enerji yoğun- luğunun) 2011 yılı değerine göre en az yüzde 20 azaltılması hedeflenmektedir. Bu hedef mevcut durum dikkate alındı- ğında iyi bir değer olup, toplumsal olarak enerji tüketiminde bir dönüşüm olmak- sızın bu hedefe ulaşmanın mümkün olacağını düşünmüyorum. Ancak böyle
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=