TTMD Yönetim Kurulu Başkanı Sarven Çilingiroğlu "Halâ ASHRAE'nin 1989 Yılı Standartlarını Kullanıyoruz"
Sarven Çilingiroğlu: Bilindiği gibi Yeşil Bina veya sürdürülebilir binalarda enerji ekonomisi başı çekiyor. Son yıllarda binalarda enerji ve sürdürülebilirlik gündeme geldikten sonra mekanik tesisatın önemi daha da arttı. Diğer alanlara nazaran daha önemli bir işlevi olduğu ortaya çıktı. Binalarda sürdürülebilirlik, ısı geri kazanımından iç hava kalitesi ve su kullanımına kadar mekanik tesisat sektörünü çok yakından ilgilendiriyor... Mesela gündemde olan bir iç hava kalitesi konusu var. Enerji ekonomisi için dışarıdan taze hava almayıp, içerideki havayı devamlı çevirirseniz, ekonomi sağlarsınız ama içeride sağlıklı bir hava yaratamazsınız. Dışardan taze hava almanız gerekiyor. Bu da enerji gerektiriyor. Bunu ne kadar aza indirgersek o kadar tasarruf etmiş oluyoruz. Dışarıdan alıp içeriye verdiğimiz taze havayı ısı geri kazanımıyla azaltarak da tasarruf sağlanır. Ancak asıl tasarruf, taze hava ihtiyacı azaltılarak yapılabilir. Türkiye’de hala ASHRAE’nin 62.1 1989 standartlarını kullanıyoruz. 1989 yılının standartlarında ofislerde kişi başına hava ihtiyacı 40 metreküpken, şimdi bu hava ihtiyacı Amerika’da 25 metreküpe düşürülmüş durumda. Standartlar çok değişti. Fakat biz bunu Türkiye’de maalesef uygulayamıyoruz. Çünkü Amerika’da bu sağlanırken ofis ortamındaki kirleticiler azaltılıyor. Kirleticilere standart getiriliyor. Mesela masa cilasının ya da duvar boyalarının yaydığı VOC’lar ne kadar azaltılırsa havanın kirlenme oranı, dolayısıyla taze hava ihtiyacı da o oranda düşürülebilir. Ama bizde bu standartlar oturmadığı için maalesef hava miktarı düşürülemiyor. Isı geri kazanımı gibi farklı tasarruf tedbirleri üzerinde duruyoruz. Bu konu belki mekaniğin, tesisatın konusu değil ama bütünleşik bir tasarımdan bahsediyorsak, ortamda kullanılan malzemelerin standardize edilmesi bizi de ilgilendiriyor. Bütünleşik tasarımda mimari, mekanik, elektrik hepsi birlikte çalışıyor. Dış yapı elemanları yalnız mimariyi değil bizi de ilgilendiriyor. Enerji verimliliği ve iç hava kalitesi gibi konular tasarımcıların görevi. Ve bunlar sadece sertifikalı Yeşil Binalar için değil, tüm binalarda uygulanması gereken unsurlardır. Su tüketimini azaltmak da tasarımcının görevlerinden biridir. Bunu Yeşil Bina sertifikası için yapmak zorunda değilsiniz. Ama bazen, ihtiyaç olmadığı halde Yeşil Bina sertifikası alınacak diye yanlış uygulamalar da yapılabiliyor. Mesela Yeşil Bina sertifikası için gri su kullanımı söz konusu oluyor. Gri su kullanımının öncelikle fizibilitesi yapılıp, faydası sorgulanmalı. Futbol sahalarında veya basketbol salonlarında gri su uygulamak doğru değil. Çünkü bu tip mekanlar haftada bir gün kullanılıyor ve gri su bir gün toplanıyor. Sürekliliği yok. Halbuki biriktirilen su iki gün içinde kullanılmak zorunda. Aksi takdirde bakteri ve başka sorunlar ortaya çıkar. Zaten Yeşil Bina sertifikaları da iki günden sonra kullanıma izin vermiyor. Dolayısıyla Yeşil Bina sertifikası almak için bu tür uygulamalar yapmak yanlış. Diğer bir yanlış ise yağmur suyu depolanması konusunda yapılıyor. Türkiye’de yağmur suyunun depolanması fayda sağlamıyor. Yağmur suyu bahçe sulamasında kullanılmaktadır. Yağmur yağarken zaten sulama yapılmaz. Asıl ihtiyacınız olan dönem yaz aylarıdır, yazın da yağmur yoktur. Bunların hepsinin fizibilitesini yapıp doğru olanı uygulamak gerekiyor. Ayrıca yağmur suyu depolama Türkiye’de bahçe sulama amaçlı kullanılıyor ama Amerika’daki LEED projelerinde öncelikle şebekeyi şişirmemek amaçlanıyor. Ki, ben bunu Tarsus’daki bir projemde uyguladım. Çünkü yağmur suyu dereye akıtılıyor ve dereler taşıyordu. O taşmayı engellemek için depolama yapmıştık. Su, yağmur dindiği zaman zarar vermeyecek şekilde şebekeye tekrar geri veriliyor. Bu amaçla yapılırsa faydalı, fakat bahçe sulama için pek avantajı olmuyor. Yeşil Bina: Siz büro olarak da birçok sürdürülebilir projede yer aldınız... Bu projelerde bir meslek adamı olarak zorlandığınız aşamalar ne oluyor? Sarven Çilingiroğlu: Sıkıntımız süreler oluyor. Çünkü yatırımcı bir an önce yatırımını tamamlamak istiyor. Tabi bu tür projelerde fizibiliteleri yapmak uzun süreler alıyor. Bizim için tasarımcının projeye gerçek faydası, öneri raporu ve avan proje aşamasında oluyor. Uygulama projesi aşaması ise bu işin angaryasıdır. Doğru sistemin oturtulması, birkaç sistemi karşılaştırarak doğru sistemi seçmek, benzer şekilde su kullanımı, gri su kullanımı vs. hepsini öneri raporu aşamasında tespit ediyoruz. Ama bunun için ihtiyaç duyduğumuz süre en az iki ay oluyor. Mal sahibi de bu aşama için bu süreyi fazla buluyor. Bizden öneri raporu için istedikleri süre 15 gün. O durumda da bu tür analizlere giremiyoruz. Bu en önemli aşama, çünkü burada doğru sistemi tespit edebiliyoruz. Doğru sistem tespit edildikten sonra bunların bina içerisindeki lokasyonlarının doğru tespit edilip, şaft durumlarının irdelenmesi gerekiyor. Mahallere kısa yollardan ulaştırmak ve enerji tasarrufunu da ancak bu aşamada sağlayabiliyoruz. Tasarımcıların diğer bir sorunu da Türkiye’deki ücretler. Multidisipliner çalışma süreçlerini karşılayabilmek için doğru ücretleri alabilmeniz lazım. Ücretler düşük olunca, insanlar bu süreçlere girmek istemiyorlar. Yurtdışında bir proje için 2 sene harcıyorsunuz ve uygulaması 1 senede bitiyor. Ama o iki sene multidisipliner bir çalışma oluyor. Ve oradaki parasal takdir çok daha farklı. Mesela, tasarımda çizim programlarını 5 bin euro’ya alıyoruz. Avrupa’da ise 2 bin euro. Yurtdışındaki projecilerle rekabet edebilmemiz için yurtiçindeki projelerde de desteklenmemiz gerekiyor. TTMD... “Ülke olarak standart ve yönetmeliklerimizde bazı açıklarımız mevcut... Mesela ülke kodlarımız yok. Bunları geliştirmek açısından da derneklerimize çok iş düşüyor. Benim hedefim, bunları gerçekleştirirken genç kitlelerden de olabildiğince faydalanmak. Bir sivil toplum örgütünde başarı, taban ve yönetimin birlikte hareket etmesiyle sağlanır. Bunun için yönetimdeki insanların da tabandan gelmiş olması, tabanın sorunlarını çok iyi bilmesi gerekiyor. Gençleri motive etmek, gençlerin dinamizmini kullanabilmek için yeni bir yapılanmaya gidiyoruz. Yönetim kurulunda mümkün olduğunca genç isimlere yer vermeye çalıştık. Meslektaşlarımızın mesleki birikimlerini güncel eğitimlerle desteklememiz lazım. Ayrıca, uzun bir süredir askıya aldığımız yayınlar konusunda da çalışmalarımızı yoğunlaştırmayı hedefliyoruz. ASHRAE’nin bazı standartlarını tercüme etmek istiyoruz. Özellikle Yeşil Binalarda sıklıkla kullanılan ASHRAE’nin 90.1 standardını Türkçeleştirmeyi amaçlıyoruz. İç hava kalitesiyle ilgili 62.1, 62.2 standartları da aynı şekilde. EN standartları zaten TSE tarafından TSE EN olarak tercüme edilmeye başlandı...” Ä°lginizi çekebilir... Form Åžirketler Grubu Yürütme Kurulu BaÅŸkanı Tunç Korun: "Her Geçen Yıl Ar-Ge Çalışmalarımız ve Yerli Ãœretimlerimizle Ãœrün Gamımızı GeniÅŸletiyoruz"Form Åžirketler Grubu Yürütme Kurulu BaÅŸkanı Tunç Korun, ÅŸirketlerinin baÅŸarılı performansını, geliÅŸtirdikleri yeni ürünleri ve hedeflerini dergimize a... Avrupa BirliÄŸi YeÅŸil Mutabakatı Sektör GörüşleriAvrupa BirliÄŸi YeÅŸil Mutabakatı konusunda, yapı malzemeleri sanayicilerine, sektörümüzün önde gelen firma temsilcilerine mutabakatın yaratacağı yeni d... Sıfır Enerjili Binalar'a UlaÅŸmak Hiç Zor DeÄŸilTürkiye'nin sadece binalarda kullanmak için her sene yaklaşık 15 milyar dolar enerji ithal ettiÄŸini dile getiren Zero Build Genel Sekreteri Özgür ... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.